30 Haziran 2011 Perşembe

Hep Tartışıyoruz Ama Gereğince Bilmiyoruz; Siyonizm Nedir?

Hep Tartışıyoruz Ama Gereğince Bilmiyoruz; Siyonizm Nedir?


Filistin dışındaki bütün Yahûdîleri “arz-ı mev’ûd” (vâd edilmiş toprak)ta, yâni Filistin’de toplamak ve sonra da hazret-i Süleyman’ın mâbedini, Siyon Dağına yeniden inşâ etmek, Yahûdîleri bütün insanlığa üstün kılmak ideali.

Mûsâ aleyhisselâm Mısır’dan çıkıp, Kızıldeniz’i geçtikten sonra Tur Dağının bulunduğu Sînâ Çölüne (Tih Sahrasına) gelerek Yahûdîlerle kırk yıl kadar burada kaldı. Onları Filistin topraklarında yerleştirmeyi vât etti. Fakat Mûsâ aleyhisselâm, Filistin topraklarına girmeden daha Şeria Vâdisindeyken vefât etti. Yahûdîler, bundan dolayı Filistin’e arz-ı mev’ûd (vâd edilmiş toprak) demişler ve oraya yerleşmek en büyük idealleri olmuştur. Târih boyunca bunun için çalışmışlardır. Hazret-i Süleyman zamânında buraya yerleşmeye muvaffak olmuşlardır.

Siyonizm ve siyonistin ne olduğunu anlamak için önce Siyon’un ne olduğunu bilmek gerekir. Siyon, hazret-i Süleyman’ın Kudüs (Yeruşaleym)te, mâbedini yaptığı dağın ismidir. İşte siyonizm; Yahûdîlerin, hazret-i Süleyman zamânındaki gibi Filistin’de toplanıp, mâbetlerini Siyon Dağına kurarak bütün milletlerin Yahûdîlere esir ve köle olması, böylece Yahûdî Cihan hâkimiyetinin kurulması idealleridir. Yahûdîlerin mukaddes kitapları olan Ahd-i Atik’te yerine getirilmesi, sâdece mabedin varlığına dayanan yüzlerce emir bulunmaktadır. Dolayısıyla mâbed olmaksızın Yahûdî dîninin şartlarının yerine getirilmesine imkân yoktur.

Bu mâbet, Asur Kralı Buhtunnasar’ın Kudüs’ü işgâli sırasında yıkıldı. Daha sonra Keyhüsrev, ikinci defâ yeniden inşâ ettirdi. Mâbet, Romalı Titus tarafından M.S. 70 yılında yıkıldı. Yahûdîler dağıtıldı. Bu târihle Kudüs’ün Yahûdîlere olan bağlılığı son buldu. M.S. 123 yılında Mescid-i Aksâ’yı Bizanslılar tâmir edip, Kudüs’e İlyâ ismini verdiler.

Yahûdîler, Romalılar tarafından mâbetleri yıkılıp, Filistin’den sürüldükten sonra, Filistin’de devlet kuracak, onları esirlikten kurtaracak bir mesih beklemeğe başladılar. Târih boyunca çeşitli kimseler mesihlik iddiası ile ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi de İzmirli Yahûdî Sabatay Sevi (1626-1676)dir. En sonuncusu da 1868’de Yemen’de çıkan Şukr-el Kubeyl’dir.

Yahûdîler, Filistin’de devlet kurmak için teşkilâtlanmaya 17. yüzyılda başladılar. 1695 yılında İngiltere’de Oligar Paulli adlı Yahûdî III. William’a mürâcaat ederek Filistin’de bir Yahûdî Devleti kurulması husûsunda yardımını talep ettiler. Bu mücâdeleleri bağımsız İsrail Devletinin kurulduğu 14 Mayıs 1948 yılına kadar devam etti. (Bkz. İsrail)

İsrâil Devletinin kurulması için en büyük gayreti gösteren Theodor Herzl hâtıralarında şöyle demektedir:

“27 Şubat 1896’da Daily Chronicle Gazetesi’nde, Yahûdî Devleti dolayısıyla milyoner Sir Samuel Montagu ile yapılmış röportajım yayınlandı. Montagu’ya göre birisi Filistin’i Türklerin Sultanı’ndan iki milyona satın alabilir!

19 Haziran 1896 akşamı Newlinsk, kötü haberler ve asık bir suratla Yıldız Sarayından döndü. Sultan Abdülhamîd’in şöyle dediğini nakletti:

“Eğer Mr. Herzl, senin benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise, ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben iki karış dahi olsa toprak satamam. Zîrâ bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla sulayıp yeşertmişlerdir. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşler; bir tânesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muhârebe meydanında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana âit değildir. Ben onun hiçbir parçasını vermem. Bırakalım Yahûdîler milyarlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman taksim edebilirler. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsâde edemem.”

Sultan Abdülhamîd’in doğru ve büyük sözleri beni sarstı, bir zaman bütün ümitlerimi kırdı. Bu sonu ölüm ve parçalanmaya giden karşı koymada trajik bir güzellik var. Mamafih son nefese kadar, pasif mukâvemet şeklinde de olsa mücâdele edeceğiz.

18 Mart 1900’de Sultan Abdülhamid Hana yapılan her türlü teklif, zorlama etkisiz kaldı. Hâlen bir tek plân aklıma geliyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar hergün biraz daha kötüye gidiyor. Sultana karşı bir kampanya açmalı. Bu iş içinde sürgün edilmiş prensler ve Jön Türkler kullanılmalı. Aynı zamanda Yahûdî sosyalistleri faaliyete geçmeli. Avrupa devletlerinin, Yahûdîlere Filistin’de toprak vermesi hususunda Osmanlı Devletine baskıda bulunmaları sağlanmalı.”

1948’de İsrail Devletinin kurulmasıyla Siyonizm gâyesine ulaşmış gibi gözükürse de, bütün dünyâda faaliyetine ara vermeden devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin bağlıları (Süleymancılar) hangi partiye oy verecek? | Hangi parti tercih edildi? | Mehmet Fahri Sertkaya (video)

Cemaat merkezi ( Muhterem Alihan Kuriş Beyağabey ) kararını açıkladı: KESİNLİKLE OY YOK! Kesinlikle AKP'ye ve MHP'ye oy ve...