Asrın Kutbu Bir Demirci Ustasıydı |
Bâyezîd-i Bastâmî (k.s.) buyurmuşlardır ki:
"Benim zamanımda binlerce keramet ve keşif sahibi evliya var idi; fakat asrın kutbu olma keyfiyeti bir demirci (Ebû Hafs el-Haddâd'a k.s.) verilmişti. Ben bunun sırrına agâh olamadığımdan hayret İçinde idim.
Bir gün, çoluğunun ve çocuğunun nafakasını tedârik için demircilikle meşgul olan bu zâtın dükkanına gittim. Selâm verdim. Beni görünce pek sevindi. Hemen elime sarıldı ve öptü ve benden duâ rica etti. Aramızda şu konuşma geçti. Dedim ki;
- Ben senin ellerini öpeyim, asıl sen bana duâ et.
- Sana duâ etmekle içimdeki dert sükûnet bulmaz ki.
- Derdin ne? Söyle de ona çare arayalım?
- Acaba kıyamet gününde bu kadar ibadullahın/kulların hâli nice olur? İşte benim derdim bu, dedi ve ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. O vakit sırrıma nida olundu ki: Bunlar, nefsî nefsî diye kendi İçin endişe edenlerden değil, Ümmetî ümmetî diyenlerdendir. Fakat henüz mükâşefeye mazhar olmadığı için kendisi kutup olduğundan haberdar değil. Artık kutbiyyetin verilmesine karşı bende olan hayret zail oldu. Kendisine cevaben dedim ki:
- Halkın azap görmesinden sana ne?
- Bana ne mi? Benim fıtrat mayam şefkat suyuyla yoğrulmuştur. Ehl-i cehennemin bütün azabını bana yükleseler onlar af olunsa ben memnun olurum ve derdimden halâs olurum.
Bâyezîd-i Bastâmî (k.s.) buyurur ki:
Demircinin dükkânında hayli oturup sohbet ettim. Namazda kifayet eden miktardan fazla bilmediği Kur'ân sûrelerini öğrettim. Fakat ben, evet ben, işte o sohbette kırk senedir tahsil ve idrâk edemediğim dereceye yükseldim. Bâtınım feyz-i Rabbânî ile doldu. O vakit anladım ki, sırr-ı kutbiyyet başka bir mânâdır. Tevcîh-i Huda'dır."
KITA:
Eğer bir kimse kutb-u vakti bulmayıp vefat etse
Muhakkak bil ânı kim meyte-i vakt-ı cehalettir.
Bu kutbiyyet emânettir kî, birdenbire nakleyler
Aceptir iktisâb olmaz ezelden bir inayettir.
(Lâ'li Zâde)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.