Namazını Kılmadan Mindere Çıkmazdı; KOCA YUSUF |
Fransız bandıralı La Bourgogne Transatlantiği'nin güvertesinden enginleri seyreden Koca Yusuf, geminin kuş gibi uçarak, bir an önce kendisini vatanına kavuşturmasını istiyordu. Aylardır, Avrupa'yı ve Amerika'yı dolaşmış, dünyanın namlı pehlivanlarıyla güreş tutmuş, hepsinin de sırtını yere getirmişti. Artık bütün dünya kendisinden, "dünya şampiyonu" diye bahsetmekteydi. Yusuf, vatanından ayrılırken, "keferelerin sırtını yere vuracağım" demiş ve dediğini yapmıştı. Gurbet elde daha fazla kalmaya tahammül edemiyordu. Vatanı, ailesi gözünde tütmeye başlayınca, her şeyi bir tarafa bırakarak yola çıkmağa karar vermişti.
5 Haziran 1898 gününe kadar yolculuk gayet sakin geçti. Koca Yusuf o gün yüreğinin sıkıldığını hissediyordu. Ferahlamak için abdest aldı. Nafile namazı kıldı. Daha sonra güverteye çıktı. İşte tam o sırada müthiş bir gümbürtü duydu. Bindiği gemi, İrlanda bandıralı Crmartyshire gemisiyle çarpışmıştı.
Okyanus'un ortasında bir fındık kabuğunu andıran gemi gittikçe sulara gömülmektedir. Yolcular büyük bir telaşla sağa sola koşuşmakta, filikalara binmek için birbirlerini ezmektedirler.Koca Yusuf, gemiden ayrılmadan önce, ne olur ne olmaz diye iki rekat namaz kıldı. Daha sonra filikaya binmek üzere denize atladı. En yakın bir filikaya doğru gitti ve kenarından tutundu. Tayfalarla yolcular, Koca Yusuf un binmesiyle kayığın batacağından çekinerek bu koca pehlivanın binmesine engel olmaya çalıştılar. İlk önce kürekle ellerine vurdular. Koca Yusuf un parmaklarını kayığın kenarından sökememiş-lerdi. Cihan pehlivanının parmakları mengene gibi kayığın kenarlarını sımsıkı kavramıştı.
Tayfalar, ellerindeki baltayı insafsızcasına Koca Yusuf un bileklerine vurmağa başladılar ve bu şanlı pehlivanın bileklerini kopardılar. Koca Yusuf, son ânının geldiğini anlayınca kelime-i şehâdet getirdi. Kayıktakiler dünya şampiyonunun bu son sözlerini duymuşlardı. Uzaklaşan filikalar, deniz üzerinde sadece bir vücudun sırt üstü değil de yüzü koyun durduğunu gördüler. Bu, Koca Yusuf un vücuduydu. Son ânında bile, "göbeği yıldız görmemişti"...
Koca Yusuf güreşi "cihad" olarak kabul etmekteydi. Avrupa ve Amerika'ya gitmesinin yegâne gayesi, gayr-ı müslimlerle güreş tutup, onlara galebe gelmekti. Böylece müslüman pehlivanların üstünlüğünü isbatlamış olacaktı. Bu şuurla güreşlere çıkmış, bütün rakiplerinin sırtını mindere yapıştırmıştı. Gözünde para pul yoktu. Bu bakımdan kendisine yapılan, inancına aykırı bütün teklifleri reddetmişti.
Koca Yusuf, son derece dindardı. İbâdetlerini aksat-mazdı. Güreş karşılaşmalarını namaz vakitlerine denk getirmez. Namazını kılmadan mindere çıkmazdı.
Cenab-ı Hak, bu inançtaki, bu şuurdaki kulunu huzuruna alırken de bir İkram-ı İlâhî olarak onun nâmını muhafaza etmişti. Ömrü boyunca sırtı yere gelmemiş olan Koca Yusuf un son ânında da "göbeği yıldız" görmemiş ve deniz üzerinde yüzü koyun vaziyette kalakalmış, bir müddet sonra da yine o vaziyette, olduğu gibi okyanus'un derinliklerine, bu geniş makberine gömülmüştü.
Meşhurların Son Anları, Burhan Bozgeyik, Sayfa:286, TÜRDAV, İstanbul 1993
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.