Asırlar boyunca İslam'ın bayraktarlığını yapmış Türkiye'nin hali... |
Bu Gidiş Nereye?
İslam dünyasının bugünkü kaotik, anarşik, perişan, param parça, yürekler acısı, vicdanları isyan ettirici durumdan kurtulması çok zordur. Gerçekten çok zordur.
İslam dünyası iliklerine kadar afyonlanmıştır.
Siyonistler, Haçlılar damarlarımıza kadar nüfuz etmiştir.
İslam dünyasında, bilhassa Türkiye'de dehşet verici bir yabancılaştırma eğitimi, propagandası, beyin yıkama seferberliği hüküm sürmektedir.
Asırlar boyunca İslam'ın bayraktarlığını yapmış Türkiye'nin haline bakalım:
* Hadsiz hesapsız hizbe, fırkaya, cemaate, parçaya, kliğe ayrılmışız.
* Ümmet olmaktan çıkmış sürüleşmişiz.
* Müslümanların 1924'ten bu yana bir İmam-ı Kebir'leri(halifeleri) yok.
* Üniter bir hiyerarşileri yok.
* Kurtulmak için ciddî ve ortak bir plan ve programları yok.
* Müslümanlar o hale gelmişler ki, küçük çocuklarına özel din ve Kur'an dersi bile veremiyorlar.
* Ceza Kanununda zina suç olmaktan çıkartılmış.
* Deccalizmin, Süfyanizmin, Kezzabizmin, Tagutizmin ağır ve derin baskıları ve tabuları bünyemizi zehirlemiş.
* Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete zıt inançlar, fikirler, görüşler yaygın ve yoğun hale gelmiş.
* On milyonlarca Müslüman namazı terk etmiş, şehvetlerine uymuş.
* Müslümanların büyük kısmı yararlarına ve zararlarına olan şeyleri ayırt edemez hale gelmiş.
* İçki, kumar, uyuşturucu, egoistlik, merhametsizlik, hedonizm almış yürümüş.
* Bir İslam toplumunu tek başına yıkmaya yeten riba (faiz) genel, normal, tabiî(doğal) hale gelmiş.
* İslam evlerinin içine ahlaksızlık, faziletsizlik, fısk, fücur, günah, isyan, tuğyan, müstehcenlik lâğımları akıyor.
* Para en büyük değer olmuş.
* Nifak(münafıklık) ve şikak(hak yoldan ayrılmak) galeyan halinde, İslam kardeşliği berhava olmuş (havaya uçmuş).
* Müslümanlar arası sosyal adaleti, uhuvveti (kardeşliği), şefkati ve rıfkı (yumuşaklığı) sağlayan zekat müessesesi çökmüş.
* Müslümanlar kendi öz vatanlarında sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci ve parya durumuna düşmüş.
* İslam toplumunu ayakta tutan emr-i mâruf ve nehy-i münker(iyiliği emredip kötülükten men etmek) farzı tâtil olmuş.
Büyük kötülüklerin, dehşetli felâketlerin hangi birini sayayım?
Şeriatın nice mübrem emrini, farzını, müekked sünnetleri eda etmeyenler, hattâ bazısı namaz bile kılmayanlar turistik ve lüks umre seyahatleri yapıyor.
Birbirlerini sevmedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmayacak mü'minlerin bir kısmı birbirine düşmanlık ediyor.
Bazı ruhbanlar, din baronları erbab haline getirilmiş.
Din sömürüsü büyük bir sektör ve endüstri haline gelmiş.
Camiler boş, eğlence ve fısk u fücur mekanları lebâleb dolu.
Dünya, mal, altın, dolar, euro, lüks hayat sarhoşluğu genelleşmiş.
Şirk, küfür, nifak, fısk, fücur normal kabul edilir hale gelmiş.
Beyinsizlik almış yürümüş.
Tarihte benzeri görülmemiş bir irtidat (dinden çıkma) cereyanı başlamış.
Âhir zamanın küçük alâmetlerinin tamamı zuhur etmiş.
Irak'ta bir milyon Müslüman ölmüş.
Afganistan'da bir milyon Müslüman ölmüş.
Filistin kanlar içinde yerlerde sürünüyor.
Somali Müslümanları tarih boyunca görülmemiş bir açlık felaketiyle karşı karşıyaymış.
Suriye kanlar içinde.
Her yerde günah, nifak, fısk, fücur, isyan, tuğyan.
İçleri yangınlarla kavrulan Müslümanların ateşlerini söndürmek için camilere soğuk su cihazları konuldu ama namaza gelip içmiyorlar!
Müslümanların hali duman.
İmam'sız Müslümanlar.
Namazsız Müslümanlar.
Şeriatsız Müslümanlar.
Ümmetsiz Müslümanlar.
Nasihatsiz/öğütsüz kalmış Müslümanlar.
Âhir zaman fitneleri, yangınları, manevî zelzeleleri içinde piknik yapan Müslümanlar.
Ramazanlarda şenlik ve etkinlik yapan Müslümanlar.
Büyük ve küçük cihadı terk etmiş Müslümanlar.
Bunca yangın, felaket, afet, zelzele içinde yeni ictihadlar yapılıyor.
Kur'an Yahudileri İslam'a çağırmıyormuş...
Kur'an Hıristiyanları İslam'a çağırmıyormuş.
Şefaat yokmuş.
Azılı Farmason Afganî büyük bir öndermiş.
İslam'ı, Kur'anı, Resûlullahı inkâr, tekzib ve red eden Ehl-i Kitab da Cennetlikmiş.
Sadece İslam hak değilmiş, üç hak ibrahimî din varmış.
İslam dünyası ve onun bir parçası olan biz Türkiye Müslümanları bata çıka yaşarken saatin akrebi ve yelkovanı 12'ye yaklaşıyor. 2012'ye...
Bir takvimin bitişine doğru hızla yol alıyoruz.
Cep telefonlarımızla, piknik mangallarımızla, evimize lağımlar akıtan fitnevizyonlarımızla, faizli kredi kartlarımızla, lüks otomobillerimizle, hizip ve cemaat asabiyetlerimizle, zangır zangır haykıran hoparlörlerimizle, vakit namazlarında boş camilerimizle, lüks otomobillerimizle bir yere doğru ilerliyoruz. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş... Bu gidiş nereye?
Seher vakitlerinde yüksek sesle ezanlar okunuyor. Şehir uyuyor. Leşler gibi uyuyor.
Tok Müslümanlar hazım çilesi ve mide ekşimesi çekiyor. Aç Müslümanlar kıvranıyor.
Müslüman müdür çatık kaşlı bir portrenin altında oturuyor.
Okullarda resmî ideoloji din gibi okutuluyor.
Müslümanlar teravih vaktinde kadın erkek karışık el çırparak Ramazan şenliği ve etkinliği yapıyor.
Evlere akan müstehcen yayın, fitne fesat, nifak şikak lağımları...
Her şey iyiye gidiyor yaygaraları.
Güle oynaya, bata çıka, düşe kalka, arada piknik yapa yapa, mangal yaka yaka, Ramazan şenlik ve etkinliklerinde kahkahalar ata ata...
Bir yere doğru gidiyoruz ama nereye?
Bu gidiş Mevla'ya mı, belaya mı?
Mehmet Şevket Eygi
Gazeteci - Yazar
17 TEMMUZ 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.