Bir Ayasofya Medresesi varmış ve YIKTIRILMIŞ!.. |
Medeniyetimize
ait eserleri ortadan kaldırmaya ahdetmiş zihniyetin içler acısı bir icraatı daha...
Bir Ayasofya
Medresesi varmış ve
YIKTIRILMIŞ!..
Fatih 'in yaptırdığı ilk İstanbul medresesi
olma özelliğine sahip bu güzelim yapı, müze Ayasofya’sına yakıştırılamadığı
için acımasızca berhava edilmiş.
Fatih
Sultan Mehmed 29 Mayıs 1453'te
Bizans'ı fethedip şehire girdiğinde gerek Tâcizâdc Cafer Çelebi, gerek Tursun
Bey'in haber verdiklerine göre, doğru Ayasofya'ya giderek. kubbenin üstüne
kadar çıkıp bu muhteşem mabedi büyük bir ilgiyle incelemişti. Fetihte bizzat
hazır bulunan Tursun Bey, Ayasofya ve çevresinin çok harap bir vaziyette
bulunması üzerine Fatih'in üzülerek aşağıdaki şu ünlü Farsça beyti terennüm
ettiğini kaydeder:
Örümcek Kisrâ'nın takında perdedârlık ediyor
Baykuş
Efrasyab 'ın kalesinde nevbet
vuruyor
İstanbul alındıktan sonra Fatih ilk iş olarak Ayasofya'da toplanmış
olan
Bizans halkına hitaben can
mal ve din özgürlüklerinin
kendi
teminatında
olduğu konusunda güvence vermişti.
Gerekli
temizlik hemen başlatılarak
bakımsız ve harap
vaziyette kalmış olan Ayasofya, usul gereğince camiye çevrilmiş ve onarıma
alınmıştı ve belli başlı Türk şehirlerinde varlığı görülen ulu cami görevini
artık Ayasofya, bir "cami-i kebir"
olarak üstlenmiş bulunuyordu.
Camiin
bakımı için gelir
sağlayacak pek çok mülk ayrıldıktan sonra hizmetlerini görmek üzere de 620
görevli atanmıştı. İlk döneminde güneybatı köşesine bir ahşap minare
yaptırılmış; Fatih Sultan Mehmed'in talimatıyla yapının kuzey tarafına bir de
medrese inşa ettirilmişti. Ondan sonra gelen Osmanlı padişahları da fetih
sembolü olarak kabul edilen Ayasofya'ya büyük önem vermişler ve bu konuda hiç
bir fedakârlıktan
kaçınmamışlardır.
Ayasofya Medresesinin kökü kazınmadan önceki hali (Giriş ve batı kısmından bir görünüş) |
Ayasofya'nın "kutsal hikmet" manasına gelen Grekçe adı dahi değiştirilmeyerek
hoşgörü kavramı bir kez daha dünyaya gösterilmişti. Özellikle II. Selim
döneminde Mimar Sinan'ın yapmış olduğu destek payandaları ve onarımlar
sayesinde yapının günümüze kadar ulaşması mümkün olabilmiştir. Ayrıca Sultan
Abdülmecid döneminde (1839-1861) Fossati kardeşlerin 1849 tarihleri arasında
yaptıkları restorasyon çalışmaları da önemli yer tutar. Ayasofya'nın içinde
bulunan figürlü mozaiklerin üzerleri ince bir sıva ile örtülmüş olup bu
uygulama ile bir bakıma bunların korunması sağlanarak günümüze kadar ulaşabilmeleri
mümkün olmuştur.
Ayasofya'nın masrafları ve onarımları daima
Fatih tarafından kurulmuş olan vakıf gelirlerinden karşılanmıştır. Bu
vakıflar, şehir içindeki müsakkafat, dükkânlar, evler, menziller, değirmenler,
hanlar, hamamlar ve özellikle Fatih tarafından yaptırılan bedestenlerden
oluşmaktadır.
926/1519 tarihli tahrir defterinde
Ayasofya vakıflarının hasılatının 1.426.288 akçe olduğu görülmektedir. O tarihlerde
40 akçe 1 flori olduğuna göre bu miktar 36.500 altın filori, 09.01.2003 tarihli
gün itibari ile 1 gr altın 19.000.000 TL'dir. Bu hesaba göre, bu yüklü gelir
sayesinde Ayasofya devamlı olarak imar edilip ayakta kalabilmiştir.
1980'li yıllarda Ayasofya Camii (Kazım Zaim Arşivi) |
İlk iş, Medrese
Çok iyi eğitim görmüş olan Şehzade II.
Mehmed, zamanın en iyi alimlerinden olan Molla Gürani ve Molla Hüsrev'in
tedrisinden geçmişti. O, Ayasofya'nın onarılmasını takiben ilk iş olarak Zeyrekteki
Pantakrotor manastır odaları ile Ayasofya'daki Papaz odalarını medrese olarak faaliyete başlatmıştır.
Bu iş için ilk etapta Ayasofya Camii'nin hemen yanındaki papaz okuluna ait bölümler
kullanıldıysa da asıl medrese binasının Fatih tarafından yaptırıldığı, Külliyenin
vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Bu nedenle İstanbul Külliyesi (Üniversitesi)
medreselerinin 1453 yılında ilk olarak Zeyrek ve Ayasofya’da kurulduğunu söyleyebiliriz.
Medresenin ilk müderrisi de Fatihin
hocası Molla Hüsrev'dir. Ebu Behram El Dimişgi'nin Atlas Minör tercümesinde
İstanbul hakkındaki ilave bilgiler arasında "Fatih Ayasofya'nın şimal
(kuzey) tarafında talebe-i ulum için vezayifi muayene ile bir darül tahsili
ulûm ve medrese-i aliyye ihdas etmiş" denmektedir. Bu, eski saray tarihinden yani 1454'ten
evveldir. Bu sebeple Ayasofya medresesinin 1453 yılında Ayasofya camiinin kuzeyinde Fatih tarafından
kurulduğunu söyleyebiliriz.
Ayasofya Camii müze olunca, bugün hiçbir hatırası kalmadan ortadan kaldırılan Fatih'in yadigarı medresenin esas planı (Ekrem Hakkı Ayverdi; Osmanlı mimarisinde Fatih devri. cilt3, sf 319) |
Fatih
Camii külliyesinin
inşası üzerine bir süre boş kalan Ayasofya medresesi II. Bayezid döneminde
(1481-1512) tekrar kullanılmaya başlanmıştır. 1596 tarihli masraf defterinden
anlaşıldığına göre, Ayasofya Medresesi 1596'da yeniden ihya edilmiştir.
Fatih'in yaptırmış olduğu tek katlı medresenin üstüne II. Bayezid bir kat
ve hücreler ilave ederek yapı iki katlı bir medrese haline dönüşmüştür.
1846-1849 yılları arasında Sultan Abdülmecid döneminde Mimar Fossati kardeşler
tarafından gerçekleştirilen Ayasofya restorasyonu sırasında medrese binası da
restore edilmiş ve tamir sırasında köklü değişiklikler yapılmıştır.
1915'te
hazırlanan ve
İstanbul Müftülüğü Şer'i Sicil Arşivi'nde bulunan Ders Vekâleti Medrese ve
Müderris Defterindeki bilgilere göre Ayasofya Medresesi, iki katlı bir
bina olup alt katta 14, üst katta 18 olmak üzere 32 odalı bir yapı idi. 80 ile
90 talebenin barınmasına müsait medresenin her iki katta helası, ortasında
şadırvanı, genişçe bir avlusu, gusülhane ve çamaşırhanesi bulunmaktaydı. Prof.
Dr. Semavi Eyice'ye göre 19. yy'da yaygın olan batı üslubundan etkilenmiş
görünen medrese binasında bir çok değerli ilim adamı ders vermiştir. Bunlardan
biri de Fatih zamanının en önde gelen alimlerinden Ali Kuşçu'dur. Ayasofya
hakkında bir risale yazıp Fatih'e hediye etmiş olan Ali Kuşçu hakkında Süheyl
Ünver şu bilgileri
vermektedir:
Ayasofya Medresesi'nin avlusunun kuzeyden güneye doğru olan kısmı |
"Fatih
Ali Kuşçuyu 1473'de
Otlukbeli seferine giderken yanında götürür. Dönüşte Ayasofya medresesine
günde 10 akça, Nişancı Paşa'ya göre de 200 akça ile Müderris tayin eder. Ali
Kuşçu, İstanbul'un ilk büyük ilmî payesi olan Ayasofya Müderrisliği vazifesini
uzun yıllar sürdürmüştür."
Görünümü bozuyormuş !
Konya
İzzet Koyunoğlu Müzesi Arşivi'nde no:
13363'te kayıtlı bulunan 1286/1863 tarihli "Cetvelli Medâris-i
Asitâne" başlıklı belgeye göre medrese 198 talebeyi barındırmakta ve
İstanbul'un en kalabalık eğitim müessesesi olma özelliği taşımaktaydı. İki
katlı bir iç avluya sahip, ahşap revaklı bir yapı olan medrese, 19. yy'da Abdülmecid
döneminde gerçekleştirilen onarımda yenilenmiştir. Hüseyin Ayvansarayî'nin
1865 basım tarihli Hadikatü'l-Cevami adlı eserinde bahsettiği üzere
Akemseddin'in Ayasofya Medresesi'nin kapısı bitişiğinde bir halvethanesi
bulunmaktaydı. Daha sonraki tarihlerde bu halvethane Akşemseddin hazretlerine hürmeten kitap hane müderrislerine vakfedilmiştir.
1924'e
kadar medrese olarak kullanılan bina bir ara vilayetin emrinde kimsesizler yurdu olarak iş görmüş,
ancak 1934 yılında harap olduğu ve Ayasofya'nın görünümünü bozduğu
gerekçesiyle zamanın Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürü Aziz Oğan'ın emri ile
yıktırılmıştır.
Bir
kısmı kimsesizler yurdu olarak
kullanılan medrese yıkılmadan önce resimleri çektirilip planlar mimar Nihat'a
çizdirildikten sonra birer nüshaları Evkaf Müdürlüğü'ne ve Kültür Bakanlığına
gönderilmiştir. Muhtemelen bir nüshası da Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nde
kalmış olup Süheyl Ünver de bu bilgileri yayınlamıştır.
Ayasofya Medresesi'nin Avlusundan bir kesit |
Ayasofya'da
1982 yılı onarımları
sırasında tamamen toprak dolgu altında kalan çalılık ve moloz yığınları
altındaki medrese alanı önce temizlenmiş sonra da temel sondajlarına
geçilmiştir. Onarım çalışmalarını yürüten Y. Mühendis Mimar Alpaslan Koyunlu’nun
araştırmaları sonucunda medresenin temel kalıntıları, bölme duvarları, su
yolları, şadırvan kaidesi ile ana gezinti yolları ortaya çıkarılmıştır.
Bu
kısımda yeni bir kazı yapıldığı
takdirde medresenin planları hakkında daha ayrıntılı bilgiye sahip
olabileceğiz.
Yeniden yapılanmalı
Bundan
sonra neler yapılabileceği
ile ilgili olarak Süheyl Ünver, Ekrem Hakkı Ayverdi ve Gullit'in plan ve bilgilerinden
hareketle bir restitüsyon planı yapılarak rekonstürüksüyon (yeniden inşa)
gerçekleştirilebilir.
Böylece İstanbul'un fethinin 550. yıl
dönümünü kutlayacağımız bu yıl içerisinde Fatih'in bir hatırasını daha yaşatmış
olmakla birlikte Ayasofya'nın
şanına yakışır bir kültür merkezi oluşturmak mümkün
olabilecektir.
Bu
arada Türk kültürüne
büyük hizmetleri geçen yukarıdaki bilgilere ulaşmamızı sağlayan Ekrem Hakkı
Ayverdi ve Süheyl Ünver hocalarımızın yanı sıra Ayasofya içinde görmekte
olduğumuz Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin hattı olan dünyanın en büyük
levhalarını Ayverdi'ye onartarak kendi çabasıyla tekrar yerine astıran eski
Müdür Arkeolog Muzaffer Ramazanoğlu'nu saygı ve rahmetle
anıyoruz.
Ayverdi, Ünver ve Ramazanoğlu gibi Türk kültürüne hizmeti geçmiş bilgili ve cesur
insanlar sayesinde kültür değerlerimiz korunmuş ve günümüze ulaşabilmiştir.
Başka milletlerin değerlerine sarılan kişilerse onların adi birer kopyası
olmaktan öteye gidememiştir. Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun aşağıdaki
şiiri bu gibi insanlara ithaf olunur:
Ayasofya Medresesi, yıkılmadan bir müddet önce İstanbul Belediyesi'ne bağlı kimsesiz çocuklar yurdu olarak hizmet vermiş. |
Fatih Sultan Mehmed Han'la Çağdaş Bir Hesaplaşma
Her
delikanlının senin
yaşında
Kavak yelleri eserken başında
Ta...
Bilmem nereden bu kadar yolu
Gelip,
almak var mıydı
İstanbul'u?
Bunca
zahmet, bunca şehit, bunca
kan...
Neden yaptın bunu Sultan Mehmed Han?
Hatanı silmedi hâlâ asırlar...
Hele işlediğin öbür kusurlar...
Ayasofya'yı camiye çevirdin.
Bilmiş ol ki, büyük bir çam devirdin...
Minareler
diktin dört bir yanına
Kubbedeki haçın kıydın canına...
Korkudan
sustular güzelim çanlar
Sultanım, irtica değil mi bunlar?
Balkan'da
gürlerdin, çaktın Mora'da
Ne işiniz vardı beyim, orada?
Yaptığın bu yanlış işler yüzünden,
Bütün Avrupa'nın düştük gözünden
Bulgar'ın elini sıkamaz olduk
Yunan’ın yüzüne bakamaz olduk
Neyse
ki çağımız güze
çağıdır
Ayasofya'nın da müze çağıdır
Şol dört minareyi dört dikili taş
Gibi sessiz kılıp eyledik çağdaş!
Eğer uğramazsak bir kem nazara
Belki
korlar bizi ortak pazara
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Ayasofya Medresesinde yıllarca hocalık yapan Ali Kuşçu'yu, Fatih Sultan Mehmed'e Muhammediye adlı matematikle ilgili kitabını takdim ederken gösteren minyatür |
Kaynakça:
1. Ayasofya Müzesi Uzmanı, Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde
Fatih Devri, III. Cilt, İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü No: 69
İstanbul 1973
2. Prof. Dr. A. Süheyl Unver, Fatih Külliyyesi ve Zamanı İlim Hayatı,
İstanbul Üniversitesi Yayınları, Sayı: 278, İstanbul 1946
3. Prof. Dr. Semavi Eyice, Ayasofya Medresesi,
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,
İstanbul 1994
4. Erdem Yücel, "Ayasofya Çalışmaları ve Yapılan
Onarımlar" Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı: 6, Aralık
1989
Kaynak: Tarih ve Düşünce Dergisi / 2004
Ayasofya'nın umumi planı (Gurlitt'ten) 18 numarayla işaretlenen yer medrese kısmını gösteriyor |
Y. Müh. Mimar Alparslan Koyunlu tarafından medrese enkazında temizlik ve kazı çalışması yapıldıktan sonra çizilmiş olan rölöve |
İlk kuruluşunda Molla Hüsrev gibi bir devin müderrislik yaptığı medresenin yok edildikten sonraki içler acısı durumu (Kazım Zaim arşivi) |
Ayasofya medresesi temeli |
Ayasofya medresesi temeli |
Ayasofya medresesi temeli |
Ayasofya medresesi temeli |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.