Târihin Şahitleri; Yıldız fotoğraf albümleri |
19. asrın en büyük keşiflerinden biri
olan fotoğrafın (Photograph: photo = ışık, graph = çizim) temelleri aslında bundan asırlar öncesine dayanır. Fotoğraf makinesinin
çalışma usûlünün, Latince'de "karanlık oda" mânâsına gelen "camera obscura"
ifâdesine dayandığı bilinmektedir. Mevzu ile ilgili ilk bilgiler XI asırda yaşamış Arap asıllı ilim adamı Basralı El-Hazen'in, optik ilmi el yazmasında tafsilatlı bir şekilde anlatılmıştır. Karanlık oda'nın en basit îzâhı şöyledir: Karanlık bir oda duvarında açılmış küçük bir delikten içeri giren ışığın, karşı duvarda ve deliğe belirli uzaklıklarla yerleştirilmiş beyaz bir perde üzerinde, dışarıdaki görüntüyü ters olarak
aksettirmesidir. Bu teknik, eski çağlardan bu yana tatbik olunagelmiştir. Bilhassa güneş tutulmalarının rasadında ve mimarî sahada bu teknikten yararlanılmıştır. Konya Karatay Medresesinin sahn tepesindeki açıklıktan ortadaki
havuza akseden semânın görüntüsü ile rasadın yapılmış olması, Selçuklu medrese mîmârisinde karanlık oda usûlünün kullanılmış olduğunu ispatlamaktadır.
Göksu Çeşmesi (1880) |
Târihî seyir içinde çeşitli merhaleler geçiren fotoğraf makinesinin
asıl icadı, Fransız İlimler Akademisi mucitlerinden J.
M. Daguerre tarafından yapılmıştır. Daguerre, kendi adıyla bilinecek tekniğini geliştirerek 1839 yılında bağlı bulunduğu akademinin basın bülteninden tüm dünyaya îlân etmiştir.
Fotoğrafın Osmanlı Devleti'ne Gelişi
İcadının üzerinden fazla bir vakit geçmeden Takvim-i Vekâyi Gazetesi'nin
28 Ekim 1839 (19 Şaban 1255)
Pazartesi günkü 186. sayısında fotoğraf makinesinin bulunuşu îlân edilmiştir. Haberde
fotoğrafın târihî seyri anlatılmış, teknik hususiyetlerinden söz edilmiş, ayrıca M. Deguerre hakkında tanıtıcı bilgiler verilmiştir. Osmanlı coğrafyasında bu haber neşrolunurken M.
Deguerre'nin çıraklarından pek çoğu bu tekniği öğrendikten sonra dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. Bu fotoğrafçılardan bazıları İstanbul'a da gelmiştir. Bunlardan biri Avrupalı seyyah M. Kompa'dır.
Ceride-i
Havadis Gazetesi'nin 8 Cemâziyelâhir 1258 (7 Temmuz 1842) tarihli nüshasında fotoğrafın resme göre çabukluğu şöyle anlatılmaktadır; "Ressamların bir adamın resmini yapacakları vakit günlerce adamı karşılarına oturtup, defalarca nazar edip kemal-i sabr ile hayli zahmetli
resmettikleri, lâkin bu âlât ile resim
olunacağı vakitte güneşte altı saniyede ve güneşsiz vakitte yarım dakikada ol âlât vasıtasıyla resm edip bitirdikleri"
belirtilmektedir.
Eminönü'nden Galata Köprüsü'nü gösteren bir fotoğraf (1901-1902) |
Ayrıca M. Kompa'nın fotoğraf sanatını bilhassa pazar
günleri Beyoğlu'nda saat dokuzda başlayıp adam başı onar kuruşa teşhir ettiği anlatılmaktadır. Bir adam
veya birkaç adamın fotoğrafının çekilmesi yüz kuruştan yüz yetmiş beş kuruşa kadar olup manzara resmi ise yüz yirmi beş kuruştan büyüklüğüne göre bin kuruşa kadardır. Ayrıca Kompa'nın fotoğraf için lazım olan âletlerini dahi satacağı haberde neşrolunmuştur.
İlk olarak seyyahlar tarafından Osmanlı coğrafyası fotoğraflanırken bir
taraftan da Yıldız fotoğraf albümlerinin temeli atılmıştır. Fotoğraf kısa bir süre sonra gündelik hayatın başka sahalarında da kullanılmaya başlanmış, harp fotoğrafçılığı diye yeni bir meslek dalı ortaya çıkmıştır. 1853-1856
yılları arasında
Ruslarla yaptığımız Kırım Savaşı dünya târihinde
fotoğraflanan ilk savaş olduğu gibi,
ayrıca Osmanlı Devleti'nde gazetecilik maksatlı çekilen
ilk fotoğraf olmuştur.
Yıldız Fotoğraf Albümülerinden birinin ön ve arka kapağı |
Beyoğlu Kışlası (Eminönü) itfaiye alayı (1880 - 1893) |
Sultan Üçüncü Selim Han'dan
Sultan İkinci Abdülhamîd Han'a kadar hemen her pâdişâhın portresi ya da fotoğrafı vardır. Ancak Abdülhamid Han'ın yaklaşık 36 000
kareden meydana gelen Yıldız fotoğraf albümlerinde kendisine ait tek bir fotoğrafı bulunmamaktadır.
Abdullah Kardeşler, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın fotoğraflarını çekmişlerse de bu çekimler izinsiz olduğu için sultanın emriyle 26 Aralık 1880 târihinde çıkarılan irâdeye dayanılarak fotoğrafın nüshaları ve cam
negatifi imha edilmiştir. İrâdenin sadeleştirilmiş metni şu şekildedir:
"Fotoğrafçı Abdullah'ın ruhsat ve izin almaksızın pâdişâh hazretlerinin fotoğrafını çıkardığı, sadrazama gönderilen fotoğraftan anlaşılmıştır. Bu fotoğraftan öteye beriye ne miktar dağıtılmış ise hızlı bir şekilde toplatılıp, bundan sonra
bir adet bile çıkarılmasının yasaklanması gerekmektedir. Adı geçene, izin almadan böyle bir davranışta bulunduğundan dolayı düzenlenecek cezanın hızlı bir şekilde
uygulanması pâdişâh hazretlerinin emrinin gereğidir.
(Rumi) 13
Kanunuevvel 1296 - (Hicri) 22 Muharrem
1298-(Miladi)
25 Aralık 1880 İmza-Ali Rıza"
İkinci Abdülhamîd Han'ın Fotoğrafa Verdiği
Ehemmiyet ve Yıldız Fotoğraf Albümleri
Sultan Üçüncü Selim Han'dan bu yana Osmanlı Devleti'nde resim ve fotoğraf bizzat sultanlar tarafından
desteklenen meslekler olmuşlardır.
"Her resim
bir fikirdir. Bir resim yüz sayfa ile ifâde olunamayacak siyâsî ve hissi mânâları telkin eder. Onun için ben tahrirî münderecâttan (yazılı bilgilerden)
ziyâde, resimlerden istifâde ederim."
Hicaz Demiryolu Hattının, Amman - Maan hattındaki Büyük Köprü (1903) |
Osmanlı Devleti'nde fotoğrafçılığa en fazla ehemmiyet verilen devir yukarıdaki sözün sahibi, Sultan İkinci Abdülhamîd Han devridir.
Güzel sanatlarla da ilgilenen pâdişâhın kendisi de fotoğraf çekmiştir. Devlet-i Aliyye'nin en buhranlı olduğu bir devirde tahta çıkan sultan, her ilimden yararlandığı gibi bu meslekten de yararlanmasını bilmiştir. Fotoğrafı adetâ saray dışının bir aynası gibi kullanmış, Devlet-i Aliyye'de olan hâdiseleri bu
yolla öğrenmiştir. Ayrıca devlet toprakları içinde olduğu gibi Amerika kıtasından Japonya'ya kadar neredeyse dünyanın tamamından haberdar olmuştur.
Yabancı seyyahlar, Rum ve Ermeni fotoğrafçılardan sonra mühendishâne ve askerî okullarda yetişen Yüzbaşı Hüsnü (1844-1896), Servili Ahmed Emin (1845-1892), Ali Rıza Paşa (?-1907), Ali
Sami Aközer (1866-1936), Fahrettin Türkkan Paşa (1868-1948)
gibi asker menşeli fotoğrafçılar fotoğraf sanatını azınlık tekelinden kurtarmışlardır. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, yerli yabancı bütün fotoğrafçılara ülkedeki hâdiseleri ve temel müesseseleri çekme vazifesi vermiştir. Hemen hemen bütün donanma gemileriyle askerî müesseselerin, fabrikaların, mensuplarının, bütün devlet binalarının, okulların, hastahânelerin, camilerin,
karakolların, saat kulelerinin, târihî mekânların, tabiatın, devlet memurlarının, esnaf kollarının, su
bentlerinin, ziyarete gelen.yabancı devlet adamlarının yurt içinde yaptıkları seyahatlerinin
kısacası akla gelebilecek her türden fotoğrafın çekimi bu devirde yapılmıştır. Arşiv vesîkaları da yukarıdaki zikredilenleri teyid etmektedir. Meselâ Yanya'da inşâ ettirilen saat
kulesinin fotoğrafı Dersaâdet'e gönderilmiştir. Ayrıca Hicaz Demiryolu hattının ve mübarek beldelerin de fotoğrafı çekilmiştir. Günümüzde bile bu
fotoğraflardan bu coğrafyayı takip etmek, yüz yıllık değişmeyi tespit etmek mümkündür.
Her sene Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvre'ye gönderilen Surre
Ala-yı'nın Yıldız Sarayı'ndan hareket merasimi, Isveç-Norveç Kralı II. Oskar'ın ziyareti
(1885), Alman İmparatoru II. Wilhelm ve eşi imparatoriçe Augusta Victoria'nın ziyareti
(1898) ve gelişlerinin hâtırasına Sultanahmed Camii yanında inşâ ettirilen günümüzde de hâlâ ayakta olan Alman çeşmesinin fotoğrafları, Iran Şahı Muzaffereddin Şah'ın ziyareti
(1900) gibi daha pek çok memleket
sathında gerçekleşmiş hâdiseleri fotoğraflarla takip edebilmek mümkündür.
İstanbul veya herhangi bir vilayette manzara fotoğrafı çekmek husûsi izne tâbi olup, bunun denetiminin zabıtaca yapıldığı, arşiv vesikaları ve gazete haberlerinde anlatılmaktadır. Ayrıca fotoğraf ve her nevi
tesâvire mahsus bir verginin alındığı bilinmektedir.
Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın, Yıldız Hamîdiye Camii'ndeki Cuma selamlığı merasiminden Saraya dönüşünü gösteren bir fotoğraf (1908) |
Sultan Abdülhamîd Han çok iyi bir İnsan sarrafı (fizyonomist)'dır. Pâdişâh, Harp Okulu'na alınacak öğrencilerden ikişer adet fotoğraf alınması şartını koydurmuş, okula alınacak öğrencileri resimlerden bakarak seçmiştir. Ayrıca sultan, tahta cülusunun 25. senesinde Osmanlı topraklarında çıkarılacak af için, devletin bütün cezaevlerindeki mahkûmların tek tek veya üçerli gruplar halinde fotoğraflarını çektirmiştir. Fotoğrafların altına mahkûmiyet sebebini yazdırmış ve bu fotoğraflardan seçtiği mahkûmlar için af çıkarmıştır. Pâdişâh niye böyle bir yol tatbik ettiğini hatıralarında şöyle îzâh etmiştir.
"Bir İngilizce kitabın tercümesini okumuş idim. Çünkü vakâyı cinâiyyeye (cinayet
vakalarına) merakım vardır. Tercüme ettirdim. Nihayetine nazar oluna! O kitapta cânîlerin ekserisinin
başparmağının ucu şehâdet parmağının ortadaki boğumu geçiyor, çok uzun oluyor. Elleri yabanî bir hayvan pençesi şeklini alıyor diye görmüş idim. Merak bu ya, o zaman emrettim. Hapishanelerde ne
kadar kanlı katil varsa hepsinin fotoğraflarını aldırdım. Filhakika başparmak hepsinde uzun idi. Hem de her şeyi benziyor. Lâkin eller her şahısta başka şekillerde
oluyor. Avrupa'da bundan bi'l-istifâde canilerin resimlerinden bi't-tatbik erbâb-ı cerâimi (suçluları) yakalıyorlar."
On dokuzuncu
asrın sonlarında dünyadaki hâkim güç İngiltere, Fransa ve yeni târih sahnesine çıkmış Amerika Birleşik Devletleri'dir. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Osmanlı Devleti'nin hiç de bilindiği gibi hasta adam olmadığını, hemen her sahada yeniliklerin gözle görülür bir şekilde artarak devam ettiğini uluslararası sahada ispat
etmek için bir nevi psikolojik savaş yapmıştır. Pâdişâh, 1893 yılında Abdullah Kardeşlere çektirdiği 51 albüm fotoğrafı İngiltere Kraliçesi, Fransa
Kralı ve ABD başkanına göndermiştir.
Karacaahmet Mezarlığı Üsküdar |
Muhtevasını yukarıda kısaca îzâh etmeye çalıştığımız Yıldız Fotoğraf Albümleri, sadece
Osmanlı coğrafyası için değil, dünya fotoğrafçılığı için de ehemmiyetli ve değerli bir
koleksiyondur. Mükerrerleri dâhil 962 albümde toplanan 38599 kareden meydana gelmiş dev bir albümdür. Bu karelerin iki bin kadarı gravür, az bir
miktarı basılı fotoğraf, geri kalan kısmı da mükerrerleri ile
beraber orijinal fotoğraflardan oluşmaktadır. Fotoğrafların pek çoğu Malûmat, Servet-i Fünûn ve Resimli Kitap gibi mevkutelerde
neşredilmiştir.
Fotoğraflar ağırlıklı olarak İstanbul ve Osmanlı toprakları olmak üzere Amerika kıtasından Çin Seddi'ne
kadar olan coğrafî sahayı ihtiva etmektedir. Fotoğrafçıların adedi hususunda kesin bir rakam söylenememekle beraber 263 rakamı zikrolunmaktadır.
Albümlerin bize ulaşma şekli ise oldukça ilginçtir. 32 yıl, 7 ay, 27 gün padişahlık yapan Sultan İkinci Abdülhamîd han, 1909
yılında tahtından indirilirken Yıldız Sarayı yağma ve talan
edildi. Kütüphane vazîfelisi Kalkandelenli Sabri Bey, paha biçilemez eserler ve koleksiyonların yağmalanmaması için kütüphane kapısının eşiğine yatıp, hiç kimsenin kendisini öldürmeden içeri giremeyeceğini söylemiş ve kimseyi içeri sokmamıştır. Nezih mekân ve nefis eserler yok olup gitmekten bu şekilde kurtarılmıştır.
Yıldız Fotoğraf Albümleri, İstanbul Üniversitesi Nadir
Eserler Kütüphânesi'ne devredilmiştir. Fotoğrafların birtakım kopyaları, yapmış olduğu başvuru üzerine İslâm Konferansı Teşkilatı, Târih Sanat ve Araştırma Merkezi
(IRCICA)'ne verilmiştir.
Nişantaşı Çeşmesi 'nin açılışı (1902) |
Soner DEMİRSOY
Yedikıta
Sayı 1, Eylül 2008
Kaynaklar
____________________________________
Bahattin Öztuncay, Dersaadet'in Fotoğrafçıları, İstanbul 2003.
Ceride-i
Havadis, 8 Cemâziyelâhir 1258 (7 Temmuz 1842), S. 95.
Engin Özendes,
"Osmanlı'da Fotoğraf Sanatı", Türkler, c. 15, İstanbul 2002.
Engin Özendes, Abdullah Freres, İstanbul 1998.
Engin Özendes, Osmanlı İmparatorluğu'nda Fotoğrafçılık, İstanbul 1995.
Hidayet Nuhoğlu, Orhan M. Çolak,
"Osmanlı'da Fotoğrafçılık", Türkler, C. 14, İstanbul 2002.
Hidayet Nuhoğlu, Orhan M. Çolak, Sultan Abdülhamid Arşivi İstanbul Fotoğrafları, İstanbul 2007.
Mehmet Bahadır Dördüncü, İkinci Abdülhamid Yıldız Albümleri Mekke -Medine, İstanbul 2006.
Osman Doğan, Sultan İkinci Abdülhamid Han Devri Osmanlı Mektepleri, İstanbul 2007.
BOA, Yıldız
Tasnifi-Sadaret Hususi-Maruzat-XI. cilt, Dosya no 21, Sıra no 1.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.