Leydi Diana'nın ölümü bir infaz mıydı? Gerçekten Müslüman olmuş muydu? |
Ölümü bir infaz mıydı?
Leydi
Diana, Lahor Camii İmamı'na; Müslüman olmayı,
Prenses Diana ile Mısırlı işadamı Dodi Muhammed
el Fayed'in 31 Ağustos 1997'deki ölümlerini ve aşklarını yeryüzünde duymayan kalmamıştı.
"Kim bu Dodi, Diana? Bizi ne ilgilendirir?.. Bize ne faydası olmuştur?.."
deyu kafa yoramadan medya bombardımanı ile bu ölümcül kazanın paparazzilerin sıkıştırması sonucu yaşandığını
öğrendik. Yani medya, kazaya sebep olarak bizzat kendisini gösteriyordu.
Ama vesvese sahibi insanlar bu kazanın normal bir kaza mı yoksa "kaza süsü" verilmiş bir "ortadan kaldırma" mı olduğunu deşelemeye başladılar. Haksız da değillerdi hani... Zira siyaset meydanı tarihini iyi bilenler "kaza süsü verilmiş imha" yöntemlerinde İngiliz istihbaratının ödül sahibi olduğunu da iyi bilirler.
***
Tek kanallı siyah beyaz televizyonlarla durumdan haberdar olduğumuz için eski aşklar yeniden mi moda oluyor diye düşünüp sevinmiştik. Bizi buna iten de bizzat Diana'nın tavırlarıydı. Utangaç, merhametli, kocasıyla konuşurken bile kibar ve gözünü muhatabına dikmeden bakan mütebessim bir fotoğraf veriyordu. Diana'yı İngiltere sarayına götüren süslü arabayı televizyondan gören komşumuz Fatma teyzeyle kızı "Aah ah, elalemin gelinine bak bir de bizimkine" diye iç geçirdikten sonra; "Kaynana ile gelinin bir arada oturmasının" sakıncaları üzerine durum tespiti yapmışlar ve sonucu bütün mahalleye bildirmişlerdi; "Kızcağızın bulaşığına bile karışacak" diye...
Aradan bir süre geçtikten sonra Diana'ya bir haller olmuştu. Gazeteci milletinin karşısında sürekli ağlıyor, dahası zayıfladıkça zayıflıyordu. Herkes bunu "Charles'in hovardalığına" bağlarken İngiliz mahfilleri sarayda kazan kaldıran asilerden dem vuruyordu. Fatma teyze ise hiçbirini kabul etmiyor, iddiasında ayak diriyordu. İşte bu noktada medya yapacağını yapar ve aşkın duygusal yönünü bir kenara atıverir. Gazetelere göre Diana, saray personelini teselli için sıraya dizmişmiş. Onlar da sırf Diana'ya şefkat desteği vermek için onu yalnız bırakmamışlar. Yakın arkadaşı bir süvari yüzbaşısı ile binicilik dersinde kırlara açılması ise bardağı taşırmış.
Aradan ne kadar geçti bilinmez, Diana'nın tekrar birileriyle dolaştığı haberleri duyulmaya başlar. Tekrar gündeme gelmesinin sebebi o birilerinin "müslüman" olmasıydı. Tekrar Diana ve sevgilileriyle yatıp kalkmaya başladık. Bir süre sonra şok bir haberle irkildik. Diana feci bir otomobil kazasına kurban gitmişti. Beraberinde Dodi ve şoförünü de götürmüştü.
Prenses Diana ile Mısırlı işadamı Dodi Muhammed el Fayed'in 31 Ağustos 1997'deki ölümlerini ve aşklarını yeryüzünde duymayan kalmamıştı. "Kim bu Dodi, Diana? Bizi ne ilgilendirir?.. Bize ne faydası olmuştur?.." deyu kafa yoramadan medya bombardımanı ile bu ölümcül kazanın paparazzilerin sıkıştırması sonucu yaşandığını öğrendik. Yani medya, kazaya sebep olarak bizzat kendisini gösteriyordu. Ama vesvese sahibi insanlar bu kazanın normal bir kaza mı yoksa "kaza süsü" verilmiş bir "ortadan kaldırma" mı olduğunu deşelemeye başladılar. Haksız da değillerdi hani... Zira siyaset meydanı tarihini iyi bilenler "kaza süsü verilmiş imha" yöntemlerinde İngiliz istihbaratının ödül sahibi olduğunu da iyi bilirler.
Olay bir Hristiyan İngilizle bir Müslüman Mısırlının başına Fransa'da geliyor. İngiliz de öyle "vatandaş" İngiliz değil "prenses" bir İngilizdi. Hayatı çok hareketliydi. Attığı her adımda kraliyeti rahatsız ediyordu. Hele hakkında çıkan "Diana Müslüman olacak" iddiası kraliyeti oldukça rahatsız etmiş olmalı ki kocası Prens Charles bile İslamiyete ilgi duyduğuna dair komplimanlar yapmaya başlamıştı. Türkiye'ye geldiğinde bayram değil seyran değilken Eyüp Sultan Türbesi'ni bile ziyaret etmişti. Bu ziyaret, onun Müslüman olduğuna dair söylentilerin ayyuka çıkmasına sebep olmuş, hatta adını hangi Müslüman adıyla değiştirdiği rivayetleri bile dolanır olmuştu.
Sadede gelecek olursak, trafik kazası öncesi ve sonrasında yaşananlara bakıldığında "Prenses öldürüldü mü?" sorusuna insanın içinden "evet" diyesi geliyor. Gerçi bu tür sorular "haince" cevaplar "teröristçe" muamele görürler. Varsın olsun, trafik kazası gerçekten kamufleli bir olaysa bu tür yaklaşımlar gün gelir perdenin yırtılmasına sebep olur.
Korkunç iddia
Diana ve Dodi, Fransa'nın başşehri Paris'te Sen Nehri üzerindeki Alma Köprüsünün altında bulunan tünele hızla girer. Mercedes kontrolden çıkarak önce bir direğe çarpar, sonra takla atar ve beton duvara bindirir. Emniyet kemerleri takılı olmayan Dodi El Fayed ve şoför olay yerinde hemen ölür. İtfaiye, cesetleri çıkarabilmek için otomobili kesmek zorunda kalır.
Amerikan basınının en çok satan haftalık bulvar gazetesi National Enquirer'ın editörü Stephen Coz, ABC Televizyonu'na "Diana'yı otomobilde sıkışmış, son nefesini vermek üzereyken gösteren fotoğrafları çekenler bir milyon dolar peşindeler. Bizlerden 250 bin dolar istediler ve geri çevirdik" demişti. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni David Perel ise telefonla yaptığı açıklamada, "Fotoğrafları gördüm. Prenses Diana kanlar içindeydi ve arka koltukta Dodi el Fayed'in cesedi vardı" diye konuşur.
Bulvar gazeteleri dışındaki ciddi gazetelerden ve diğer ülkelerin medya kuruluşları, mesela Fransız, İspanyol, İtalyan, Alman medyasından ise bir açıklama gelmez. Ancak yaşanan kaza o kadar önemliydi ki isterse Orta Afrika medyasında çıksın resimler yok satar, yayınlayan kâr bile ederdi.
Gazeteci milleti dünyanın her yerinde aynı huydadır. Büyük bir olay yaşanacak ve ortada resimler olacak, bunları da yayınlamayacak öyle mi?.. Hele haber atlatmak için birbirlerinin gözlerini oymayı bile ihmal etmedikleri halde... Bunu bilenler en azından Diana'nın uzaktan çekilmiş veya araçtan çıkarılırken, sedye üzerinde götürülürken bir kare olsun fotoğrafının bulunmamasını garip karşılamışlardı. Zira Fransız polisi Sygma ve Gamma ajanslarına bağlı olarak çalışan 6'sı Fransız, biri Makedon 7 serbest foto muhabirini derdest etmişler, film makaralarına da el koymuşlardı.
Bulvar gazetelerinin dışındaki ciddi gazeteler resimlerin çok önemli olduğunu, Prenses Diana ile erkek arkadaşı Dodi'nin ölümüyle sonuçlanan kazaya neyin ve kimin sebep olduğuna ilişkin ipuçları verebileceğini dillerine dolarlar. Paris Savcılığı bunları teskin etmek için kısa bir açıklama yapar. Soruşturma sonucunda, kazanın meydana gelişinde gazetecilerin rol oynayıp oynamadığının ortaya çıkacağını söyler. Savcılığa göre 7 gazeteci, Diana-Dodi çiftinin otomobillerini "motorsikletlerle sıkıştırdıkları" için kaza olmuştur. Yani medya, resmi makamlarca da suçlanmıştır.
Savcı hem soruşturma bitmedi diyor, hem de gazeteleri suçluyordu. Dodi'nin Mısırlı olması sebebiyle Mısır'daki gazeteci taifesi de akıl fikir yürütür. 01.09.1997 tarihli ajans haberleri Mısırlıların, Müslüman olan Dodi'nin, İngiliz Kraliyet ailesine girmesini engellemek isteyen İngiliz gizli servisinin kazayı hazırladığına inandıklarını duyurur. Haberin ilginç tarafı, Mısırlı resmi zevatın da bu yönde açıklaması bulunur.
İşin değişik taraflara gitmesi birilerini rahatsız etmiş olmalı ki, İngiliz kraliyet ailesi ve hükümet yetkilileri basını tekrar boy hedefi haline getirir. Diana'nın erkek kardeşi Dük Charles Spencer, kardeşinin ölümünden basını sorumlu tutarak, "Basına kan bulaştı" derken, Diana'nın eltisi York Düşesi Sarah Ferguson da, "Kötü niyetli basının bize karşı uyguladığı sürekli sabotajın sonucudur bu" diye ileri geri konuşur.
Rating'î çok yüksekti
Gerçekten de Prenses Diana, Prens Charles'la evlendiği 1981' den bu yana paparazzilerin en büyük avıydı. İngiliz basını ise Prensesin, basını istediği gibi yönlendirdiğini iddia ediyordu. Örnek olarak da Prens Charles' ın, uzatmalı sevgilisi Camilla Parker Bowles için verdiği doğum günü partisini gölgede bırakmayı başardığı gösteriliyordu. Diana, Fransa sahillerinde Dodi ile paparazzilere bol bol malzeme çıkararak gazetelere manşet olmuştu. Dodi ile son beş haftadır yaşadığı iddia edilen aşk, paparazzilere tam 5 milyon dolar kazandırmış.
İhmal mi cinayet mi?
Kazadan hemen sonra her biri kafa bulandırıcı açıklamalar peşpeşe gelir. Diana ile Dodi' nin kaza anında, içinde bulundukları lüks Mercedes'i kullanan kişi şöför değil korumadır. Açıklamayı Dodi ailesinin sahibi olduğu Ritz Oteli yapar. Onlara göre arabayı Henri Paul isimli otelin "iki numaralı" güvenlik yetkilisi kullanıyormuş. Mercedes marka otomobillerin yetkili zevatı ise kaza anında, çiftin içinde bulunduğu "zırhlı" lüks Mercedes'in 600 SEL marka oto olduğunu, ağır olduğu için çok tecrübeli şoförlerin kullanması gerektiğini beyan buyururlar. İyi de Dodi ile Diana neden şöför değil de yetkili bir güvenlik görevlisini direksiyon başına geçirsinler ki... Şoförlerinden mi şüphelenmişlerdi. Güvenlik ihtiyaçları mı vardı. Bir şeylerden mi işkilleniyorlardı? Sonra zırhlı ve güvenli bir arabanın 130 km hızla giderken hızla duvara, direğe çarpıp takla atarak hurdaya dönmesi normal miydi?..
Medya bunu sesli düşünürken Paris Savcılığı yaptığı incelemenin sonuçlandığını duyurur. Aracı kullanan güvenlikçi Paul'de "yüksek miktarda" alkol bulunmuş. Tabii bu açıklama kimseyi kesmez. Dodi ile Diana, hem de komplodan korktukları halde iki hatayı aynı anda yapabilirler miydi? Yani direksiyona tecrübesiz, dahası alkollü birini geçirebilirler miydi?..
İngiliz yetkililer başka bir frekansa geçerler, Diana'nın kazadan bir yıl önce kendisine uygulanan "24 saat sıkı koruma" yı kaldırdığını, eğer kaldırmasaydı bu kazayı yaşamayacağını söylerler. Peki Diana neden korumalarını geri çevirmişti?.. Veya İngilizler "devlet namusu" olan birinin, sırf o istedi diye neden güvenlik sistemini kaldırmışlardı?.. Acaba Diana, bizzat İngilizler tarafından öldürüleceğinden mi korkuyordu? Korumaları, kendi güvenliğini sağlamak için mi geri çekmişti? Medyanın bu soruları İngiliz polis örgütü Scotland Yard'ın bu konuda başını hayli ağrıtacaktı.
Avrupa gazeteleri Prenses Diana'nın ölüm haberine birinci sayfalarında yer ayırarak okuyucularına geniş bir şekilde duyururlar.
Paparazziler aklandı!..
Herkes kazaya paparazzilerin sebep olduğuna inandığı bir sırada eski uşağının yaptığı bir açıklama gündeme bomba gibi oturur. Uşak Paul Burrel "Lady Diana bir trafik kazasında öldürüleceğini biliyordu. Bunu bana söylemişti" demekle kalmaz oturup bir de kitap yazar.
Diana, kazanın özellikle eski eşi Veliaht Prens Charles'ın yeniden evlenebilmesi için düzenleneceğini iddia ediyordu. Burrell'e göre Prenses Diana, telefonunun dinlendiğinden emindi ve koruma olarak verilen polislere ise hiç güvenmiyordu.
Bu iddia ile Paparazziler aklanmış, geriye bir kişi kalmıştı. Bu kişi, şoför Henri Paul'dü. Hergele, sarhoş kafayla direksiyon sallamış. Ancak Burrel öyle iddialar da bulunuyordu ki şoförün de masum olduğu anlaşılıyordu.
Bu şoku ikinci bir şok takip etti. İngiliz SKY TV'nin seyircileri arasında başlattığı bir anket, halkın büyük bölümünün "Diana'nın öldürüldüğüne" inandığını ortaya çıkardı. Ankete katılan İngilizlerin yüzde 81'i Diana'nın bir suikaste kurban gittiğine inandığını belirtir.
Bu arada, haberi yayınlayan The Daily Mirror gazetesi genel yayın yönetmeni Piers Morgan, yaptıkları yayını savunarak "tarihi aydınlatmak" istediklerini ileri sürer. Ayrıca Diana'nın ölümüyle ilgili olarak "İngiltere'de neden hiç soruşturma yapılmadığının hesabını" sorar.
Kraliyet ise her zamanki gibi sessizliğini koruyarak yorumdan kaçınır. İyi de, eski uşak neden böyle bir gerçeği açıklamak için 6 yıl beklemişti?.. Belki de Diana'nın çocuklarının olayları kavrayacak kadar büyüyeceği günü kollamıştı.
A Royal Duty adlı kitabına ilişkin açıklamalarını sürdüren uşak Paul Burrell, Diana'nın hayatı hakkında "çok şey" bildiğini, hepsini kitaba yazmadığını, ancak bunları sadece prensesin büyük oğlu Prens William la "yüzyüze konuşarak" paylaşabileceğini bildirir ve ilave eder; "Karşıma oturtup, 'bak bu bildiklerim, bu hissettiklerim, bunlar da bilip de asla anlatmayacaklarım' diyeceğim. Kimse bu görüşmenin içeriğini bilmeyecek. William annesinin hayatında neler olduğunu bilmeli. Hoşlansa da, hoşlanmasa da bu gerçekleri öğrenmeli... "
Burrel'in bombası bununla da bitmez. ABD'de yayın yapan ABC televizyonundaki konuşmasında "Diana, Dodi'yi değil, Hasnat Han'ı seviyordu. Onunla evlenecekti. Ancak Hasnat Han'la aralarına bir şeyler girdi ayrılmak zorunda kaldı" diye yaptığı açıklama kafaları iyice karıştırır. Hasnat Han Pakistan asıllı bir kalp doktorudur
Burrell, "ikisinin de kafa yapılarının büyük bir uyum içinde olduğunu, bütün ömürlerini başkalarına yardım için adayabilecek iki insan olduklarını" ilave ederler. Prenses, Han ile ilişkisini bitirdikten kısa bir süre sonra da El Fayed ile tanışmış.
Yeni şahitler diyor ki
Paris'teki trafik kazasının şahitlerinden Cezayir asıllı Fransız Muhammed Medcahdi, prensesin bulunduğu Mercedes marka otomobilin kontrolünü nasıl kaybettiğini Daily Mail gazetesine (16 Ocak 2004) yaptığı açıklamada anlatır. Prensesin bulunduğu araç Pont D'Alma tünelinde bu şahidin hemen arkasındadır. Araç birden kontrolden çıkar. Hızını artırarak Medcahdi'nin aracına yaklaşırken Medcahdi kendini kurtarmak için gaza daha çok basar. "Daha sonra otomobilin, tünelin beton duvarına çarptığını gördüm. Aracın çarpmasıyla ortaya çıkan gürültü dakikalarca tünelin içinde çınladı" diye konuşur ve bir bomba da kendi patlatır. Kaza sırasında tünelde başka araç ya da paparaziler yoktur." Trajik bir kazaydı ve kimsenin de olayda bir rolü yoktu" diye anlatmaya devam eder.
Bu da şunu gösterir. Paris polisinin gözaltına aldığı gazeteciler, olayı haber alıp da gelenlerden başkaları değildir. Yani paparazzilerin olayla hiçbir ilgileri yoktur.
Dodi el Fayed |
Bir başka son şahid ise Diana'nın enkaza dönen Mercedes'ten çıkarılması çabalarına katılan Carlo Zaglia isimli itfaiyecidir. Prensesin kazadan sonra uzun bir süre bilincinin açık olduğunu söyler.
Zaglia, "Enkaz içinden bana gözleri fal taşı gibi açık bakıyordu. 'Ne oldu? Neler oluyor? Bana ne olduğunu gösterin" diye konuşuyordu' dedi. Diana'nın sıkıştığı yerden çıkmaya çalıştığını belirten Zaglia, genç kadına "Endişelenmeyin. Her şey düzelecek" dediğini de aktarır. Zaglia'nın açıklamaları, Diana'nın kazadan sağ kurtulduğu, şuurunun açık olduğu ancak sonradan İngiliz gizli servisi tarafından öldürüldüğü iddialarına yeni malzeme verir. Zira kazadan sonra yapılan resmi açıklamalara göre Diana'nın "konuşamayacak" kadar kötü yaralandığı ifade edilmişti.
Diana, Müslüman olmak mı istedi?..
Eğer Diana öldürüldü ise sebebi neydi? Herkes bir sebep arayışı içine girer. Bunlardan biri Diana'nın Müslüman olmak istediği iddiasıdır. Bu bomba, Avrupa'nın dışında, çok uzaklarda, Pakistan'da patlar. Prenses Diana'nın müslüman olmak istediğini öne süren kişi Lahor Camii'nin imamı Abdülkadir Azad'dır. The Nation gazetesine verdiği demeçte, Onun İslam dinini sevdiğini ve müslüman olmak istediğini, islam dinine olan eğilimi yüzünden Batı' da eleştirildiğini iddia eder.
1991'de Lahor Camii'ni ziyareti sırasında Diana'ya "İslam dinini seçmesini" önerdiğini söyleyen İmam Azad,"Ancak o, bunu bir müslüman erkeğin desteğiyle yapmak istiyordu" diye ilave eder.
Karnında çocuğu ile mi öldü?
Kazayla ilgili soruşturmayı yürüten Fransız polis yetkilisi, İngiltere'de yayımlanan The Independent on Sunday gazetesine yaptığı açıklamada, Prensesin hamileliğinin hastane tarafından hazırlanan raporlarda açıkça belirtildiğini söyler. Gazete, adını vermediği Fransız polis yetkilisinin, ölüme "suikast ya da komplonun" yol açtığına dair delil bulunmadığını belirtir. Bununla birlikte "bazı şeylerin üstünün örtülmeye çalışıldığını" kabul ettiğini de yazar.
Fransız polis yetkilisinin, hamileliğin Diana'nın ailesi ve Kraliyet'e "utanç" vermemek için gizlendiğini söylediğini kaydeden gazete, hamileliğin "ölüm ve ölümü çevreleyen şartlarla doğrudan ilgisinin bulunmadığı"nı belirtmekle kalmaz bu olayın Fransız yargıç tarafından gizli tutulduğunu da iddia eder.
İşte dananın kuyruğu burada kopar. Charles'tan ayrı olduğuna göre çocuk kimdendi? Prensesin doğuracağı çocuk ileride kraliyetin varislerinden biri olabilir miydi? Babanın kimliği kraliyet için çok mu sakıncalıydı?..
Diana'nın ölümünden sonra kamuoyunda uzun süre tartışılan bu tür iddialar, başta Prenses'in yakın arkadaşları ve hakkında kitap yazan uşağı Paul Burrel olmak üzere çevresi tarafından yalanlanır. Bu, akla uşak Paul'ün "A Royal Duty" isimli eserini olayı saptırmak için kaleme aldığını veya Diana'nın özel hayatını tam bilmediğini getiriyor. Günahı vebali boynuna...
Dodi'yi Türk mezarcı gömdü
Prenses Diana Hıristiyan adetlerine göre gömülürken, arkadaşı Mısırlı Müslüman Dodi el Fayed'i gömmek bir Türk mezarcıya nasip olur. Dini kurallara uyarak cenazeyi kaldırmak isteyen baba Muhammed el Fa- yed, büyük oğlunun cenazesini Kıbrıslı Türk işadamı Ramazan Güney'in sahibi olduğu, Londra dışındaki Woking'de bulunan Brookwood Mezarlığı'na. defnettirir.
Muhammed el Fayed, cesedin çalınmasından korktuğu için, oğlunun gömülmesi işlemini büyük bir gizlilik içinde geceyarısı gerçekleştirir. Londra'daki Regents Park Camii'ndeki cenaze töreninden soma, Dodi'nin naaşı Londra'ya 40 mil mesafedeki Avrupa'nın en büyük mezarlığına getirilir. 350 bin kişinin yattığı tarihi mezarlığın Kıbrıslı Türk sahibi Ramazan Güney, Hürriyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada; "Dodi'yi biz gömdük. Mezarın açılmaması ve Dodi'nin cesedine birşey olmaması için 20 santim kalınlığında beton dökmem istendi. Muhammed Fayed, oğlunun cesedinin başına birşey gelmesinden korkuyor. Bana, "herşey politik. Aman kimse mezara dokunmasın" dedi. Politik lafıyla ne demek istediğini anlamadım ama siz merak etmeyin. Adamlarımız gece kontrol eder diye teminat verdim" der.
The end...
Kazanın olduğu günden bugüne yedi yıl geçer. AP ajansı 06.01.2004 tarihinde Galler Prensesi Diana'nın Paris'te ölümüne yol açan trafik kazasıyla ilgili olarak, İngiltere'de yapılacak ilk resmi soruşturmanın başladığı haberini geçer. Habere göre Londra'da yapılacak oturumda iki tanığın ifadelerine başvurulacaktır. Kraliyet savcılığı tarafından başlatılan soruşturmanın, suikastten cinayete kadar değişen çeşitli komplo teorilerine bir nokta koyması beklenmekteymiş. Kaza ile ilgili soruşturmanın uzun sürebileceği de söyleniyormuş.
Önce şunun sorulması gerekiyor; ölen bir prenses idi. Alelade biri değildi. Niçin resmi soruşturma 1997 yılındaki ölümünden tam 7 yıl sonra başladı?
Ahmet Sarbay
Tarih ve Düşünce Dergisi
Nisan 2004
Leydi Diana kaza yaptığı aracın içinde |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.