Vehmâ Fitnesi: İstanbul'un Fethi |
Nakşibendî yolu Müceddidîn kolu
silsilesinin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Silistrevi(k.s.) hazretlerinden:
"Fahr-i âlem (s.a.v.)
ashâb-ı güzîne sohbet sırasında suallere cevap verirken, Ebû Zerr (r.a.)
irtihâl-i Nebî'den sonra zuhuru beklenen fitnelerden sual etti. Cevaben buyurdular ki:
'Dehmâ fitnesi,
vehmâ fitnesi, summün-bükmün-umyün
fitneleri zuhuriyle ehl-İ İslâm'a saldırırlar.
Birinci kılınçla, İkinci ehl-i Kur'an'la, üçüncü ise zikir ve rabıta ehli olanlarla def'edilecektlr.'
Dehmâ'dan murad, Hz.
Ali ve Hz. Muâviye (r.anhümâ)'nin aralarında vâki fitne veya
Haçlı seferleriyle İslâm âlemini yok etmek üzere yapılan taaruzlardır. Bunlar, İslâm kılınçlarıyla def edilmiştir.
Vehmâ fitnesi, Hz. Fâtih'in İstanbul'u fethidir.
Batı Trakya'da Çatalca yakınlarında bir pîr-i fâninin, Hz. Fâtih'e hitaben:
— Ey Mehmed,
nereye? suâline;
— İstanbul'u
fethe gidiyorum, cevabını verince, pir:
— O vehmâ
fitnesldlr. Onu fethedecek asker, ehl-i Kur'an olmak gerek. Hazretti Fâtih:
— Hepsi
Kur'an bilirler, cevabını verince, pîr-i fâni:
— Öyleyse
imtihan gerek, der.
Hz. Fâtih bağlar arasında ordugâh kurup bir hafta bekler. Hafta sonu, orduya hareket
emri verilir. Sefer sırasında orduya, "Pâdişâh hasta,
yanında üzüm oian varsa getirsin, deva olur, şifâ
bulur" diye îlân edildiğinde, hiç birinde üzüm bulunmadığı anlaşılır. Ve pir:
— Yâ Mehmed!
Sana fetih müyesserdir, diye tebşîr eylemiştir. Böylece bu fitne
de ehl-i Kur'an ile defedildi.
Summün-bükmün-umyün fitneleri ise, bir kısmı geçmiş, bir kısmı gelmekte, bir kısmı da gelir. Bu fitnelerse, zikir ve
rabıtanın nûrlarıyla
defedilecektir."
(Ali Erol, Hatıratım, s. 46-47)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.