 |
Arapların Cüneyt Arkın'ı... Dünyayı kurtaran adam; Usame bin Ladin... O, bir CIA ajanında başka bir şey değildi... |
11 Eylül sabahı, haber kanalı CNN tarafından Dünya Ticaret
Merkezi'nin kulelerinden birinin alevler içindeki ilk görüntüleri
yayınlanmıştı. Bunun kaza mı, yoksa bir saldırı mı olduğu henüz bilinmezken,
CNN spikerleri, Üsame Bin Ladin'in
bu olaydan sorumlu olabileceğinden bahsetmişlerdi. Zamanla bu hipotez, insanî
açıdan kabul edilebilir tek açıklama olarak benimsenmiştir. Böylesi barbarca
saldırıların, yalnızca, medenî dünyaya tamamen yabancı olan, Batıya karşı akıl
almaz bir nefretle dolu ve elleri kanlı birisinin eseri olabilirdi.
Bu canavar
çoktan belirlenmişti bile: ABD'nin bir numaralı düşmanı Üsame Bin Ladin.
Söylenti, ilk önce "genelde iyi
bilgilere sahip" veya "soruşturmaya
yakın kaynaklarca" basına verilen gizli bilgilerle beslenmiş, Colin Powell kamuoyu karşısında Bin
Ladin'i "zanlı" olarak nitelediğinde resmileşmiş ve George W. Bush onu suçlu olarak
gösterdiğinde de dogma haline gelmiştir.
Bugüne kadar bu
suçlama kamuoyu önünde açıklanmamıştı. Amerikan otoriteleri, Üsame Bin Ladin'in
kendilerince itiraf niteliğindeki video kasetini yayınladıklarında, bunun
yeterli olduğunu düşünerek, ispatlama ihtiyacı duymamışlardı.
Usame Bin Ladin1, 1931'de Saudi Binladin Group'un (SBG) kurucusu olan şeyh Muhammed Bin Ladin'in elli dört
çocuğundan birisidir. Suudi Arabistan'ın en büyük holdingi olan bu holding,
cirosunun yarısını inşaat ve kamu işlerinde, diğer yarısını da mühendislik,
gayri menkul, dağıtım, telekomünikasyon ve yayın alanlarından elde ediyordu.
Holding, İsviçre Yatırım Şirketi olan SİCO'yu
(Saudi İnvestment Company) kurmuştur. Bu şirket de, Suudi National Commercial
Bank'ın şubeleriyle birlikte birkaç şirket açmıştır. SBG, General Electric, Nortel Networks ve Cadbury Schvveppes'de önemli katılım paylarına sahiptir. ABD'deki
sanayi faaliyetlerini, Muhammed el-Fayed'in
eski kayınbiraderi Adnan Kaşıkçı
temsil etmektedir. Holdingin parasal malvarlığı ise Cariyle Group tarafından idare edilmektedir.
Dr. Goebbels'in vasiyeti uygulama görevlisi, terörist Carlos'un koruyucusu ve Binladin Group'un danışmanı Nazi bankacı François Genoud, 1996'ya
kadar Holding'in şubelerini kurma işlerini gerçekleştirmişti. Binladin Group,
Suud-Vehhabi rejiminin ayrılmaz bir parçasıdır; öyle ki çok uzun bir süre Mekke
ve Medine gibi kutsal mekanların onarımının tek ve resmi müteahhidi olmuştur.
Aynı şekilde Suudi Arabistan'daki ABD askeri üslerinin yapımını ve Körfez
Savaşı’ndan sonra Kuveyt'in inşaatını üstlenmiş, Bağımsız Devletler Topluluğu
pazarının büyük bir kısmını o almıştır. Şeyh Muhammed Bin Ladin'in 1968'de
kaza sonucu vefatından sonra büyük oğlu Salem işlerin başına geçmiştir. Salem
Bin Ladin de, 1988'de Teksas'ta vuku bulan bir uçak kazası sonucu vefat etmiştir.
Artık Binladin Group, kurucusunun ikinci oğlu Bekr tarafından yönetilmektedir.
1957'de doğan Üsame, Kral Abdulaziz Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler mezunudur. Zeki bir işadamı olarak bilinmektedir. Üsame Bin Ladin, Aralık 1979'da vasisi
Prens Türki el-Faysal el-Suud (1977’den 2001'e kadar Suud gizli servisleri
müdürü) tarafından CIA'nın Afganistan'daki gizli harekatını, parasal olarak
yönetmek için çağrılmıştır. On yıl içinde CIA, Sovyetler Birliği'ni başarısız
kılmak için Afganistan'a 2 milyar dolar para yatırmıştır; bu harekat, CIA'nın
bugüne kadar gerçekleştirdiği en pahalı harekat olmuştur. Suud ve ABD
servisleri, militanları toplamış, bunları eğitmiş, silahlandırmış, Sovyetler'e
karşı verilen savaşı bir cihad adı altında manipüle edip kullanmıştır.2
Üsame Bin Ladin, bu kural dışı dünyanın ihtiyaçlarını "el-Kaide" (tam anlamıyla "üs")
sistemi üzerinden idare etmiştir.
Rusya'nın yenilgisinden sonra ABD, Kızıl Ordu'ya karşı savaşmak
için Arap-İslam aleminin her bölgesinden topladıkları savaş liderlerinin ve
mücahidlerin eline bıraktıkları Afganistan'a karşı tamamen ilgisiz kalmıştır.
Üsame Bin Ladin, o andan itibaren CIA için çalışmayı bırakmış ve bu
savaşçıları kendi çıkarları için bir araya toplamıştır. 1990'da
Suud Krallığı'na, laik Saddam Hüseyin
mürtedini, Kuveyt'ten çıkarmak için el-Kaide'yi kullanmayı teklif etmiştir.
Suudi Arabistan'ın, Baba Bush, Dick Cheney (o zamanlar Savunma Bakanı)
ve Colin Powell (o zamanlar Genel
Kurmay Başkanı) tarafından yönetilen koalisyonu tercih etmesinden hiç
hoşlanmamıştır.
O andan itibaren İslamcılar iki gruba ayrılmışlardır: Amerikan-Suudi
müttefiki ve muhalifi. Üsame Bin Ladin, Sudanlı lider Hassan el-Turabi'nin yönettiği ve aralarında Yaser Arafat'ın da bulunduğu Amerikan muhalifi grubun içinde yer
almıştır. Birlikte Hartum'da Arap ve İslam Halkları Konferansı'na
katılmışlardır.
1992'de ABD, BM'nin himayesi altında "umudu geri getirmek"
için (Restore Hope) Somali'ye çıkartma yapmıştır. Birkaç eski
Afganistan savaşçısı US GI'lere
karşı ateş açmıştır. Düzenledikleri bu harekatta 18 Amerikan askeri ölmüştür.
ABD, Usame Bin Ladin'i bu hadisenin sorumlusu olarak göstermiş ve bunun
üzerine ABD ordusu, apar topar bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Arap-İslam
kolektif tahayyülünde Bin Ladin, Sovyetleri yendikten sonra Amerikalıları da
hezimete uğratan bir sembol haline gelmişti.
Tüm bunlardan sonra Üsame Bin Ladin, Suud vatandaşlığından çıkarılmış ve
Sudan'a yerleşmiştir. Aile bağlarını koparmış ve 300 milyon dolar civarında
olduğu düşünülen miras hakkını almıştır.3 Bu parayı, birkaç banka, tarım-gıda ve yerel dağıtım şirketlerini kurmak için kullanmıştır.
Önce Albay Ömer Hasan el-Beşir'in sonra da Hassan el-Turabi'nin desteğiyle,
Sudan'da çeşitli şirketler kurmuş, bir havaalanı ve bir çok yol inşa etmiş,
bir boru hattı projesini hayata geçirmiştir. Bu dönemde Arap zamkı üretiminin
çoğunluğunu denetlemekteydi. Bu yaptığı yatırımlara rağmen, Üsame Bin Ladin'i Başbakan Hüsnü Mübarek'e yönelik
suikast düzenlemekle suçlayan Mısır'ın baskısı sonucu 1996'da Sudan'dan sınır
dışı edilmiştir. O da Afganistan'a dönmüştür.
Haziran 1996'da Suudi Arabistan'da Hobar Askeri Üssü'ne yapılan bir
saldırıda 19 Amerikan askeri, hayatını kaybetti. ABD, Usame Bin Ladin'i bu
eylemin finansörü olarak göstermiştir. Buna cevap olarak Üsame Bin Ladin, ünlü
"Arap yarımadasından putperestleri
çıkartın" sözüyle Cihad silahını Amerika ve İsrail'e karşı çevirmiştir.
(Burada yazar meşhur sözü derken
"Onların sizi yurtlarınızdan çıkardığı gibi siz de
onları yurtlarından çıkarın" şeklindeki ayeti
kastediyor olabilir, çev.)
Böylece C1A ile
birlikte Afganistan'da Rusya'ya karşı kullandığı "işgal altında bulunan İslam topraklarını kurtarmak, her
Müslüman'ın kutsal görevidir" argümanını bu kez ABD'ye karşı
kullanmıştır. Tabi burada Sovyetlerin kanlı Afganistan işgaliyle Suudi Arabistan'daki
ABD askeri üslerinin, yönetimin onayıyla yerleşmiş olmasını birbiriyle
mukayese etmek biraz güçtür.
Milyarderin
çağrısı Müslüman halklarda pek yankı bulmadığı için 1998'de Mısır lideri Eymen el-Zavahiri ile birlikte Yahudi ve Haçlılara Karşı Uluslararası
İslami Cephe'yi kurdu.
7 Ağustos 1998'de iki saldırı, Darü's-Selam (Tanzanya) ve
Nairobi (Kenya) Amerikan Büyükelçiliklerini yerle bir etti; saldırı sonucunda
290 kişi öldü ve 4 bin beş yüzden fazla kişi yaralandı. Olayların hemen
akabinde ABD, Üsame Bin Ladin'i bu saldırıları emretmekle suçladı. Saldırılara
cevaben Başkan Bill Clinton, Afganistan'daki Celalabad'daki Hoşt kamplarına ve Sudan'daki El-Şifa İlaç Fabrikası'na savaş gemilerinden 75 füze fırlattı. Tüm
bu gelişmeler üzerine FBI, Bin Ladin'i suçlu ilan etti ve başına beş milyon
dolarlık bir ödül koymakla kalmayıp bütün parasal mal varlığını dondurdu.
12 Ekim 2000'de, patlayıcı yüklü bir botla yapılan saldırıda
Yemen'in Aden Körfezi'nde yolda kalan US
Cole destroyeri zarar gördü, 17 asker öldü ve 39'u da yaralandı. ABD, Usame
Bin Ladin'i saldırıyı emretmekle suçladı.
8 Mayıs 2001'de Donald Rumsfeld, ABD'nin Bir Numaralı Düşmanı' nın bakteriyolojik ve kimyasal silahlara sahip olduğu
gibi bir atom bombası hazırlığı içinde olduğunu ve uzaya bir uydu
göndereceğini açıkladı.
Frontline (PBS) Dergisi4 ile mülakat yapan Milton
Bearden (Seksenli yıllarda Sudan'da
eski CIA görev başkanı ve ClA'nın Afganistan'daki gizli harekatlarının önemli
sorumlularından.) şüphelerini
şöyle ifade etmiştir: "Her şeyi böylesine aşırı bir şekilde basitleştirmek
ve onunla [Usame Bin Ladin], son on yılda vuku bulan bütün terörist eylemler arasında
ilişki kurmak, birçok Amerikalının [zekasına]
hakarettir. Bu da müttefiklerimizin bizi bu konuda ciddiye almalarını pek
sağlamıyor."
1994'de
emekliliğe ayrıldığında tekrar konuşma özgürlüğüne kavuşan Milton Bearden,
şöyle devam etmektedir:
"Bütün bu söylenenlerde birçok hayal ürünü unsur bulunuyor. Üsame Bin
Ladin mitolojisidir bu. Şovun bir parçasıdır. Ulusal bir düşmanımız yok.
"Kötülük İmparatorluğu"nun [Rusya] 1991'de yıkılmasından beri ulusal
bir düşmanımız yok. Ve sanıyorum bunu seviyoruz. Hepimiz [gerçek terörizmin]
dramatik bir şekilde karakter değiştirdiği bir dönemde, bu gizemli ve tuhaf
uluslararası terörizmi seviyoruz."
Her ne olursa olsun "the
show must go on" 5: ABD, Usame Bin Ladin'i 11 Eylül
saldırılarını emretmekle suçladı.
Şansölyeliklerin
şüpheci yaklaşımı karşısında (NBC) televizyonunda yayınlanan Meet the Press adlı
programın davetlisi olan Dışişleri Bakanı Colin Powell şunları ifade etmiştir:
"Bütün adli bilgileri ve haberleri birleştirmek için çok gayret sarf ediyoruz.
Sanırım yakın bir gelecekte, Bin Ladin'in bu saldırılarla ilişkisi olduğunu
gösteren kanıtları açıkça ortaya koyan bir dokümanı yayınlayabileceğiz."6
Bir çok kez bahsi geçen bu doküman hiç yayınlanmadı.
4 Ekim, İngiltere Başbakanı Tony Blair, Avam Kamarasına Amerika
Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilen terörist canavarlıkların sorumluluğu başlıklı
bir rapor sundu.7 Raporda argüman olarak şunu okuyabiliriz:
"Usame Bin Ladin'in yönettiği El-Kaide örgütü dışında 11 Eylül
saldırılarını gerçekleştirebilecek ve bunun için nedenleri olan başka hiçbir
örgüt bulunmamaktadır."
Aynı gün Pakistan Dışişleri Bakanı Riyaz Muhammed Han,
Amerikalıların, hükümetlerine ilettikleri "kanıtların" "[Bin Ladin'i] adalet karşısına
çıkarmaya yetecek temelleri sunduğunu" açıkladı. Bu "kanıtlar"
Savunmasının (Secret-Defence) olarak görüldüğü için hiçbir zaman kamuoyuna
açıklanmadı.
7 Ekim, Amerikan ve İngiliz Büyükelçileri, ülkelerinin Afganistan'da
başlattığı askeri harekatı BM'ye haber verdi.8 Olayla ilgili olarak John Negroponte (ABD) şöyle yazdı:
"Hükümetim, Afganistan'da Taliban rejimi tarafından desteklenen El-Kaide
örgütünün saldırılarda önemli rol oynadığını gösteren açık ve tartışılmaz
bilgiler elde etmiştir." Bu "açık
ve tartışılmaz" bilgiler, Güvenlik Konseyine hiçbir zaman
sunulmadı.
10 Kasım, Sunday Telegraph, Üsame Bin Ladin'in saldırıları
üstlendiği bir video-kasetin (20 Ekim'de çekilmiş) varlığını açıkladı:
"İkiz kuleler meşru hedeflerdi. Amerikan ekonomik gücünün temel
direklerinden birini oluşturuyordu. Bu olaylar, her açıdan muhteşemdi. Yok
edilen yalnızca ikiz kuleler değil; aynı zamanda ülkenin moralidir."
Bin Ladin video
kasette Amerikan Başkanını ve İngiltere Başbakanını tehdit ediyordu:
"Bush ve Blair, şiddetten başka bir şeyden anlamıyorlar. Bizi her
öldürdüklerinde, biz de onları öldürüyoruz, bunu da güçler arasında bir denge oluşması
için yapıyoruz."
Avam
Kamarası'na kasetin bir numunesini seyrettiğini bildiren Tony Blair, aynı gün
bu açıklamaları doğruladı. Bu gizemli kaset, Blair raporunun güncelleştirilmiş
versiyonunda zikredilmiştir.9 Aslında bu, El-Cezire haber kanalının
gerçekleştirdiği ve CNN'in Ocak 2002'de yayınladığı bir mülakattır.
Fakat beklenmedik bir olay vuku buldu: 9 Aralık, Washington
Post, yeni bir video kasetin varlığını "manşetten" haber verdi.10
Bir numaralı düşmanın bir yakını tarafından 11 Eylül günü çekilmiş olan
kasette Usame Bin Ladinin olaylara gösterdiği tepkiler görüntülenmiş, böylece
saldırıların planlanmasındaki sorumluluğu ABD'nin gözünde kesinleşmişti. Adı
verilmeyen resmi bir şahsiyetin sözlerini aktaran Reuter'e göre
El-Kaide'nin lideri, kasette hava korsanlarının birçoğunun kamikaze olmadıklarını
ve öleceklerini bilmediklerini söylemiştir.
This Week"in (ABC) misafiri oları Savunma Bakanı
Yardımcısı Paul WoIfowitz şu yorumu
getirmiştir: "İğrençlik. Demek istiyorum ki binlerce masum insanı öldürmekten
kıvanç duyan ve hoşlanan bir adam bu. Bunlar onun hakkında bildiğimiz her şeyi
teyit ediyor. Burada yeni veya şaşırtıcı bir şey yok. Sadece bir teyittir. Dilerim
bu da ABD'nin veya başka birisinin suçlu olduğunu söyleyen komplo teorisi
saçmalıklarını tamamen susturacaktır.” 11
Bu kaset Pentagon tarafından 13 Aralık 2001'de yayınlandı.
Üsame Bin Ladin bu kasette gerçeklerden çok uzak olduğunu bildiğimiz olayların
resmi versiyonuna noktası noktasına uygun olan "itiraflar"da bulunur.
"Uçağın yakıtında meydana gelen yangının [Dünya Ticaret
Merkezi’nin] metalik yapısını eriteceğini ve çarpışmanın olduğu yeri ve üst
katlarını yıkacağını düşünmüştüm. Bu kadarını umut ediyorduk. (...) 0 gün için
işimizi bitirmiş ve radyoyu açmıştık. (...) Washington'dan haber almak için
radyo kanalını değiştirmiştik. Haber programı normal yayınına devam ediyordu.
Saldırıdan sadece programın sonunda bahsedildi. O zaman gazeteci, bir uçağın
Dünya Ticaret Merkezi'ne vurduğunu haber verdi. (...) Bir süre geçti, sonra
Dünya Ticaret Merkezi'ne ikinci bir uçağın çarptığını söyledi. Haberi duyan
kardeşler mutluluktan çılgına dönmüştü. (...) Eylemi yapan kardeşlerin
bildikleri tek şey şehit olacakları bir eylem düzenleyecekleriydi ve her
birinden Amerika'ya gitmelerini istedik, ama eylem hakkında hiçbir şey
bilmiyorlardı, tek bir kelime bile. Eğitim görmüşlerdi. Ama onlara eylem
hakkında uçaklara binene kadar hiçbir şey söylemedik. (...) Birinci uçak
binaya çarptığında delice sevindiler ve onlara şöyle dedim: "Sabırlı
olun" (...). Kuleye çarpan birinci uçak ile ikinci uçak arasındaki süre
yirmi dakikalıktı ve birinci uçak ile Pentagon'a düşen uçak arasındaki zaman
bir saatti."12
Ajan Bin Ladin hem yakıttan dolayı kulelerin yıkılmasını,
hem kamikaze ekip hikayesini, hem de Pentagon'da vuku bulan crash'ın(çarpmanın)
hikayesini doğrulamış ve apaçık olanı yalanlamak
için büyük özen göstermiştir. Video kaset, arkadaşının şu yorumuyla bitmiştir:
"[Amerikalılar] korkudan donmuşlardı ve bir darbe olduğunu
sanmışlardı". Bunu, ABD'nin bir numaralı düşmanı söylüyorsa artık...
11 Eylül saldırılarında sabıkalı Üsame Bin Ladin'in suçluluğu
artık kuşku uyandırmamaktadır; çünkü olmamış eylemleri bile itiraf etmiştir.
Bizi burada ilgilendiren Bin Ladin CIA ile ilişkilerini gerçekten kesmiş miydi
ve Amerika'nın düşmanı olmuş muydu?
1987'den 1998'e kadar El-Kaide savaşçılarının eğitimi, ABD ordusuna girmiş
olan Mısırlı subay Ali Muhammed tarafından yönetilmekteydi. Muhammed, nüfuz
ağlarının -yani staybehind- en gizli üyelerinin eğitim aldıkları John Kennedy
Special Warfare Center and School'da ve aynı zamanda da ilginç bir şekilde özel
US Force subaylarına ders vermekteydi.13
Amerikan Gizli
Servisleri Güvenlik Kurallarını iyi bilen -ki bu kurallar ajanların birbirlerini
sürekli denetlemesini öngörmektedir- Ali Muhammed'in, anlaşılmadan aynı anda
hem ABD'deki bir askeri üstde hem de Sudan'da ve Afganistan'da El-Kaide kamplarında
çalışabilmesi mümkün müdür? 1998 sonlarında Ali Muhammed'in medyatik bir
şekilde tutuklanması, stay-behind'in El-Kaide savaşçılarını eğittiğini ört-bas
etmeye kafi olmamıştır. Dolayısıyla Usame Bin Ladin'in en azından 1998'e kadar
CIA adına çalıştığı ortaya çıkmıştır!
Üsame Bin Ladin
efsanesinin baştan sona CIA tarafından üretilmiş bir paravan olduğunu görmemek
mümkün mü? Böylece bizlere, Bin Ladin'in yirmi kişilik bir savaşçı grubuyla
dünyanın en güçlü ordusunu Somali dışına postaladığına inandırmaya
çalışmışlardır!
Nairobi ve Darüs-Selam saldırıları Amerika karşıtı eylemler olarak
sunuldu. Oysa Darüs-Selam'da ölen 11 kişiden hiçbiri Amerikalı değildi ve
Nairobi'de ölen 293 kişiden sadece on ikisi Amerikalıydı. Bu sahte Amerika
karşıtı saldırıları düzenleyenler, bunun sonuçlarını başkalarına ödetmekte
itina göstermişlerdir.14
Aslında CIA, Sovyetler'e karşı yaptığı gibi Rus etkisine
karşı Usame Bin Ladin'in hizmetlerine başvurmaya devam etmiştir. Başarı
gösteren bir ekip tabi ki değiştirilmez. 1999'da Belgrat dikta rejimine karşı
Kosova isyancılarını desteklemek için "Arap birliği" El-Kaide'yi
kullanmıştır.15 New York Times'ın16 da teyit
ettiği gibi bu örgüt en azından Kasım 200l'e kadar Çeçenistan'da işlevseldi.
Bin Ladin'in Amerika'ya karşı sözüm ona düşmanlığı, Washington'un bu karışık
işlerdeki sorumluluklarını inkar etmesini sağlamıştır.
CIA ile Bin Ladin
arasındaki ilişki, 1998'de kesilmedi.
Bin Ladin, ciddi bir hastalık sonucu 4-14 Temmuz tarihleri
arasında Dubai'deki Amerikan hastanesinde tedavi görmüştür. "Hastanede
bulunduğu sürede ailesinden üyeler, Suud ve Emirlikler'den önemli şahsiyetler
[onu] ziyaret etmiştir. Yine bu dönemde Dubai'de birçok kişinin tanıdığı CIA
bölge temsilcisinin, Üsame Bin Ladin'in odasına gitmek üzere büyük asansöre
bindiği görülmüştür." diye yazmıştır Le Figaro17
"11 Eylül saldırılarından bir gece önce Üsame Bin Ladin
Pakistan'da bulunuyordu. (...) Diyaliz makinesine girmek için gizlice
Ravalpindi'deki askerî bir hastaneye alınmıştır." diye aktarmıştır CBS'in
muhabiri.18