Bir Fransız'ın hatıralarında Türkmenler |
Tarih, 19. asrın ortaları..
Şehir halkı akın akın İranlılara esir düşen Türkmenlerin idam cezasını seyretmek üzere yollara dökülmüştü. Türkmenler tam bir soğukkanlılık ve yaratılışlarından gelen bir heybet içinde göz kırpmadan ölüme gittiler. İçlerinde gücü kuvveti yerinde olanlar, yaraları dolayısıyla yürüyemeyen arkadaşlarını omuzlarında taşıyorlardı.
Türkmenleri kurşuna dizecek infaz mangası o kadar uzakta vaziyet almıştı ki, atışları hedefe isabet etmiyor, mermiler öteye beriye düşüyordu. Askerleri orada bulunan ve hadiseyi üzüntü ve ıstırapla seyreden Avrupalı subaylar, Harbiye Nazırına -ki emirleri veren ve cezanın infazına nezâret eden oydu- böyle bir vahşetin medenî bir ülkenin ahlâk ölçülerine sığmayacağını söylediler. Subayların ricaları ve ısrarları üzerine mesafe kısaltıldı. Epeyce süren infaz esnasında hiçbir Türkmen'in şikâyet ettiği ve ağlayıp sızladığı, bağırıp çağırdığı görülmedi. Bağları iki üç kurşunla parçalanan birkaç esir, duvardan aşağı inerek ateş edenlere doğru yürüdüler. Sükûnet ve vakar içinde tüfeklerin karşısına dikildiler ve telaşsızca ölümün bir an önce canlarım almasını beklediler.
İdamlar sona erdikten sonra halk cesetlerin üstüne atılarak hâlâ ihtilâç hâlinde olan ve kasılıp duran vücutları kamaları ile paramparça ettiler.
(Henri De Com Liboeuf)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.