31 Temmuz 2012 Salı

Esad'a karşı direnen bir Suriye halkı yok! CIA ve MOSSAD'ın kontrolünde 25 bin kişilik bir eşkiya sürüsü var

Esad'a karşı direnen bir Suriye halkı yok! CIA ve MOSSAD'ın kontrolünde 25 bin kişilik bir eşkiya sürüsü var
Esad'a karşı direnen bir Suriye halkı yok! CIA ve MOSSAD'ın kontrolünde 25 bin kişilik bir eşkiya sürüsü var
Şam'dan kaçan "dış destekli ve dışarlıklı" isyancılar, Halep'te tutunmak için savaşıyor. Suriye Ordusu tüm gücüyle artık vuruyor. Bu bir ölüm kalım savaşı bir anlamda. Türkiye'den giren binlerce paralı asker, Halep kırsalında ve bazı mahallelerde tutunmaya çalışıyor. Esad Yönetimi, Halep'te şiddetli çatışmalar sürerken Şam'da zafer ilan etti. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, İran'da denktaşı Ali Ekber Salihi ile görüşmesinde açıkladı bu zaferi.

Muallim, "Teröristler, Şam'ı ele geçirmeye çalıştılar ancak yenilerek Halep'e çekildiler, onları orada da yenilgiye uğratacağız" dedi.

Muallim, ülkesine yönelik bir saldırı olasılığına yönelik olarak da ''Suriye'nin güçlü bir savunması var ve vatanımızı koruyabiliriz'' ifadesini kullandı.

İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi de, Suriye'ye karşı komploların arttığını ve bunların arkasında da İsrail'in olduğunu belirterek,''Siyonist rejimin" Suriye'de yönetimi devirmeye yönelik komplolara öncülük ettiğini söyledi.

Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerini, Suriye konusunda bilinçli hareket etmeye ve uyanık olmaya çağıran Salihi, Suriye'ye karşı yürütülen politikanın sonucunun iyi hesaplanması gerektiğini, yanlış adımların herkesi etkileyeceğini belirtti.

Salihi burada, Suriyeli Muhaliflerin fahri ve onursal lideri bizim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu kastediyordu. Suriye fiyaskosunun başmimarlarından stratejik derinlik üstadı Davutoğlu ise "Uluslararası toplumunun harekete geçmesi lazım" feryatlarıyla topu telefonda görüştüğü BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a atıyordu.

İran Meclisi de bir bildiri yayınlayarak, ''ABD, İsrail, Batı ve gerici rejimlerin tüm komploları ve müdahalelerinin, ayrıca İslam karşıtı güçlerin elinde araç olan şiddet yanlısı radikal grupların Suriye'de bir sonuca ulaşamadıkları''nı ilan ediyordu.

Davutoğlu'nun "direnen Suriye halkı" dedikleri ise, Libyalı, Afgan, Türk, Kuzey Afrikalı, Çeçen teröristlerden oluşan ve Mossad, CIA, Blackwater, Suudi ve Katarlı elebaşları Komutasında katliamlar yapan 20 - 25 bin kişilik bir eşkiya sürüsü. Bunlara her türlü silah, ekipman, lojistik ve iletişim desteği Amerika ve İsrail mahreçli olarak Suudi finansmanıyla Türkiye ve Ürdün üzerinden yapılıyor.

Bu noktada sınırda ve o kamplarda yaşanan rezaletleri zaten görmemek için ölü filan olmak lazım.

Ülkedeki karışıklık pek tabii olarak Suriyeli Kürtleri de hareketlendirdi ve onlara serbest bir alan açtı. Türkiye ile Suriye sınırında bir nevi tampon bölge oluşturdular. Barzani bir heveslendi önce buraya da el atarım hesabını yaptı ama Esad, PKK ve Türkiye arasında kaldı...

Suriye ordusunun Şam'daki o büyük kayıplar verdiği bombalı saldırı sonrası sertleşeceği belliydi. O noktaya kadar masada bir çözüm bulunması umudu vardı. Ama o saldırılar sonrası artık işin sadece ve sadece savaşla çözüleceği belli oldu. "Zor oyunu bozar" misali Esad, ordunun tüm imkanlarını seferber etmeye karar verdi.

Halep'te sıkışan teröristlerin Suudiler’den daha ağır silahlar dilenmeleri bu yüzden işte. Bu arada bu Siyonist/Selefi ve Amerikan El Kaidesi kasaplar katliamlara hız verdi. Yenilmenin acısıyla başkentin, Mudamiyeti Şam bölgesinde kadın çocuk demeden 40 kişiyi boğazlarını keserek ve yakarak öldürdüler.

STALİNGRAD GİBİ

Halep savaşı, 2. Dünya Savaşı'ndaki Almanya ve SSCB arasında yaşanan ve milyonlarca asker ve sivilin ölümüne yol açan Stalingrad çatışmasına benziyor. Hem doğası hem de sonuçları itibariyla. Nazizmin ilerlemesi Stalingrad'da ağır bir fatura ödenerek durdurulmuştu. O dönem muhtemelen Almanya'nın Rusya'yı işgal ederek, Asya kıtasını teslim alacağını hesaplayan ABD, Hitler ile anlaşma seçeneğini düşünürken, Kızılordu'nun inanılmaz başarısıyla birden afallamış ve Berlin'in yarısına kadarını Rusya'ya kaptırmıştı.

Suriye Birlikleri son 2-3 günde bine yakın dış destekli teröristi öldürdü ya da teslim aldı. "Suriye Ulusal Konseyi", "Suriye Genel Devrim Konseyi" ve "Özgür Suriye Ordusu" denen dış destekli bölücü ve gerici hareketler baştan beri kendi içlerinde kavgaya düştüler, çok taraflı bir örtülü savaş çok sesliliğin getirdiği kakafoni haline geldi. Türkiye, Suudi Arabistan ve Müslüman Kardeşler örgütünün kullanıldığı Proxy (Suriye üzerinden dolaylı ABD/İsrail - Çin/Rusya) savaşında ABD/İsrail başarısızlığa uğradı.

Çok ilginç ki İslamiyet'in asli unsuru olarak kabul gören "Sünni" İslam'ın temsilcisi iddiasındaki Suudi Arabistan, Türkiye, Ürdün, Katar, Mısır gibi ülkeler bu tabloda doğrudan "Haçlı Siyonist" güçlerin müttefikliğini yaptı. Dinsiz, komünist, yezit vs. gibi sıfatlarla tanımlanan Rusya ve Çin ile Şii İran ve Lübnan ise haçlı/emperyalist saldırıya karşı direniş merkezleri oldu.

Emperyalizmin tramvayına binmek, Demokrasi tramvayına binmeye benzemez ama. Bir kez bindin mi kolay kolay indirmezler adamı. İşte Irak'ın işgaliyle başlayan Büyük Ortadoğu Projesi, Arap uyanışının bir diğer simgesi olan Suriye ile sona ermek üzere gibi görünüyor. Bir zamanların Mısır, Suriye ve Irak'tan oluşan Nasırcı Baas devrimi aynı bizdeki Kemalist Devrim gibi yıkılmaya yüz tutsa da tarihsel olarak direniyor. Ve direndikçe de kazanıyor. Biraz ironik olsa da bugün Baas sistemlerinin en büyük destekçisi Molla Yönetimi'ndeki Şii İran. Oysa Irak'ta yıllarca sünni hegemonyasındaki rejim altında ezilmişti. Ama şimdi bakıyoruz, Maliki yönetimi Suriye'ye elinden gelen desteği vermeye çalışıyor.

VE PANETTA YİNE GELİYOR

Bu başarısızlığın farkında olsa gerek ki eski CIA Şefi yeni Pentagon Patronu ABD Savunma Bakanı Leon Panetta acilen Ortadoğu turuna çıktı bile. Tunus'tan konuşan Panetta, Halep'te sıkışan muhalefete destek arayışında haliyle. Demiş ki, "Esad yönetimi tüm resmiyetini kaybetmiştir. Muhalefete acilen destek sağlamamız gerekiyor".

Tipik bir tarzan zor durumda olayı.

Panetta, Tunus ve Mısır'ın ardından İsrail ve Ürdün'de mühim temaslarda bulunacak. Mısır'da Müslüman Kardeş Devlet Başkanı Muhammed Mursi ile Genelkurmay Başkanı Hüseyin Tantavi, Ürdün'de Kral II. Abdullah, Kudüs'te İsrailli dengi Ehud Barak'ın da aralarında bulunduğu İsrailli yetkililerle bir araya gelecek. Panetta'nın çantasında Suriye ve İran dosyaları var. İsrail Basını yine üfürüp Panetta'nın İran'a saldırı planıyla geleceğini yazsa da ABD Savunma Bakanı daha çok Suriye konusuyla ilgilenmek zorunda kalacak gibi. Ama Suriye'nin elindeki kimyasal silahlar teranesi ilginç bir biçimde gündemden düşüyor. ABD Başkan adayı Mitt Romney de İsrail'i ziyaret ediyor şu ara. Erdoğan'ın one minute arkadaşı Cumhurbaşkanı Şimon Perez'e, "seçilirsem İran'a karşı tüm saldırı planlarınızı destekleyeceğim" sözünü de eksik etmedi tabi.

16 aydır Suriye'de eli silahlı başı bozukların katliamları sürerken ses etmeyen Papa 16. Benediktus da Halep de düşerken bir anda Suriye'yi hatırladı ve pazar vaazında ''Suriye ve Irak'ta akan kanlar dursun'' mesajı verdi.

İşte Ankara'nın bugün yer aldığı cephe, bu cephedir. Russia Today'a konuşan yazar ve gazeteci Afshin Rattansi'nin dediği gibi,
"Suriye'yi karıştırmak için topraklarındaki gizli üslerinden silah sevkeden Türk yönetimini anlamak mümkün değil. Hiç mi öğrenmediler geçmişten, hiç mi ders almadılar (Kuzey Irak'ı kastederek) bu yangın onları (Türkiye'yi) de yakar".
Ama en acısı tüm bunlar gelip geçtiğinde, Türkiye'nin aynı Cezayir'in kurtuluş savaşındaki gibi, aynı Irak'ın işgalindeki gibi Suriye'nin bu zor döneminde de emperyalizmin cephesinde yer aldığı gerçeği bir utanç belgesi olarak tarihimize kara bir leke gibi yapışacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin bağlıları (Süleymancılar) hangi partiye oy verecek? | Hangi parti tercih edildi? | Mehmet Fahri Sertkaya (video)

Cemaat merkezi ( Muhterem Alihan Kuriş Beyağabey ) kararını açıkladı: KESİNLİKLE OY YOK! Kesinlikle AKP'ye ve MHP'ye oy ve...