Sünnet'in dinimizdeki yeri |
Sünnet; Peygamber efendimizin söylediği sözler, işlediği fiiller/hareketler, başkası yaptığında da takrir buyurup, hoş gördüğü şeylere denir. Hadis lafzı ise, sünnet mânâsına geldiği gibi, daha çok sünnet-i kavliyede yani peygamberimizin sözlerinde kullanılır.
Vahiy, Zahir ve Bâtın olmak üzere iki kısma ayrılır.
Vahy-i zâhir: Kur*ân-ı Kerîm, Hadîs-i kudsî ve Hadîs-i şeriflerdir.
Vahy-ı Bâtın ise; Pevgamber Efendimizin içtihadlarıdır. (Mir'âtul-Usul fi Şerhi Mirkatil Vusul 2-2/4)
Cenâb-ı Hak, yollarını şaşırıp, sırât-ı müsteakîminden/dosdoğru yolundan ayrılmasınlar diye, kullarına kitaplar gönderdiği gibi, gönderdiği kitaplardaki hükümleri tatbik edecek, onu hayatına aksettirip, insanlığa rehber olacak, Peygamberler de göndermiştir. "Hamdolsun o Allah'a ki hida-yetiyle bizi buna muvaffak kıldı. O bize hidayet etmeseydi bizim kendiliğimizden hidayetin yolunu bulmamıza imkan yoktu. Hakikat Rabbımızın Peygamberleri emr-i hak ile geldiler." ayet-i celilesi bunun şahididir. (Sure-i A'raf 43)
"Bir de, Peygamber size her ne emir verirse tutun, nehy ettiğinden de sakının." (Sûre-i Haşr 7)
"Allah ve Rasûlüne itaat ediniz taki merhamet olunasınız." (Sûre-i Al-i Imran 132) ayet-i celileleri ise sünnet-i seniyyeye sarılmanın farz olduğunun delilleridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.