Zekatı vermemenin dünyevi ve uhrevi cezası |
Zekât, üzerine farz olduğu halde vermeyen Müslüman için iki yönlü müeyyide vardır: Dünyada ceza, âhirette azap.
İslâm fıkhına göre, zekât farizasını yerine getirmeyenlerin dünyaya ait cezası, zekâtın emîru'l-müminin/mü'minlerin idarecisi tarafından zorla alınması ve kendilerine İslâm devletinin koyacağı bir cezanın (ta'zîr) uygulanmasıdır.
Behzü'bnü Hakim (r.a.)'in babası yoluyla dedesinden rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur;
''Karşılığını Allah Teâlâ'dan bekleyerek malının zekâtını ödeyene ecri verilir. Zekâtını vermeyenin zekâtını ve devesinin yarısını, Rabb'imizin bir alacağı olarak alırız. Zekâttan hiç bir şey Muhammed (s.a.v.)'in aile fertlerine helâl değildir." (Ebû Davud, Zekât, 5) Bu hadisin başka bir rivayetinde, "Ceza olarak malın yarısı alınır" (eş-Şevkânî, Neylû'l-Evtar, 4/121) ifadesi vardır.
İmam Ebû Hanîfe, İmam Şâfii ve İmam Mâlik (rahımehümüllâh)'e göre, bu durumda İslâm devleti, yalnız verilmeyen zekâtı alır; şayet lüzum görürse ta'zîr cezası uygular. Malî ceza uygulanmaz. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında böyle bir ceza tatbik edilmemiş, Hz. Ebû Bekir (r.a.) devrinde zekât vermeyenlere karşı savaşılması kararı alınmış, fakat mallarının müsaderesi yoluna gidilmemiştir. Bazı âlimler ise malî cezanın önceleri var olduğunu, daha sonra neshedildiğini söylemişlerdir. Hanefîler'den yalnız İmam Züfer (rh.) bu durumda malın yarısına kadar müsadere edilebileceği görüşündedir,
İslâm hukukuna göre, inkâr sebebiyle zekâtı ödemeyen topluluklara karşı savaş açılır. Nitekim ilk halîfe Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in zekât vermek istemeyenlere karşı tavrı bu yönde olmuştur. Bu mevzuda önceleri tereddüt eden Hz. Ömer (r.a.), halîfe Hz. Ebû Bekir (r.a.)'e şöyle demiştir:
"Resûlüllah (s.a.v.), 'Allah'tan başka İlah yoktur; deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunu söylerlerse hak etmeleri dışında canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Hesapları da Allah'a kalmıştır' dediği halde bunlarla nasıl savaşırsın?" (Buhârî, İman, 17,28)
Buna mukabil Hz. Ebû Bekir (r.a.) şu cevabı vermiştir: "Allah'a yemin ederim ki, namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlarla elbette savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Allah'a yemin ederim ki, Resûlüllah (s.a.v.)'a ödemekte oldukları dişi bir keçi yavrusunu bana vermezlerse, bundan ötürü onlarla savaşacağım" (Müslim, İman, 32)
Bu ifadeler başka bir rivayette: "Resulullah (s.a.v.)'a ödemekte oldukları devenin bağını ödemeyecek olurlarsa..." diye nakledilmiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: "Yemin ederim ki, Allah Teâlâ, savaşmak için Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in gönlüne bir genişlik vermiştir. Bu mevzuda onun hak üzere olduğunu anladım." (eş-Şeykânî, Neylü'l-Evtâr, 4/119)
İslam âlimleri bu delillere dayanarak şöyle demişlerdir:
Bir kimse veya topluluk zekâtı vermezler, yahut bu hususta İslâm devletine karşı çıkarlarsa, kendileriyle savaşılır. Ancak cimrilik veya hükmü bilmeme yüzünden ödemezlerse, dinden çıkmazlar; fakat günahkâr olurlar, (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l İslâmî ve Edilletühû, 2, 735)
Allah Teâlâ âhiretteki azabı ise şöyle haber veriyor: "Altın ile gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları yakıcı bir azapla müjdele! Bu mallar kıyamet gününde cehennem ateşinin içinde kızdırılacak, sahiplerinin alınları ve sırtları bu ateş ile dağlanacak ve, 'Bu sizin sadece kendiniz için birıktirdiklerinizdir. Biriktirdiklerinizin acısını tadın!' denilecek." (S. Tevbe, 34-35)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ bir kimseye mal verir, o da bunun zekâtını ödemezse, zekâtını ödemediği bu mal kıyamet günü, gözleri üzerinde iki siyah benek bulunan, başı kel bir yılan şekline girip, o kişinin boynuna sarılacak ve iki çenesinden tutup şöyle diyecek: 'Ben senin malınım, ben senin biriktirdiğinim.' Resûlüllah (s.a.v.) daha sonra şu ayet-i kerîmeyi okumuştur: 'Allah'ın fazlı ve kereminden ihsan ettiği malları vermekte cimrilik edenlerin, bu cimriliğinin kendileri için hayırlı olduğunu sanma. Aksine bu, onlar için kötülüktür. Kıyamet gününde, cimrilik yaparak vermedikleri bu mallar, boyunlarına halka yapılacaktır. Göklerin ve yerin mîrası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Buharı, Zekât, 3)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.