Peygamber de bir insandı. O da hata yapabilir. Kur'an'da var mı, Sen ondan haber ver? - Sünnet düşmanlığı |
Bâzı inkarcılar tarafından sünnet aleyhinde, çeşitli iddialar ortaya atılıp, şöyle söylenmektedir: "Peygamber de bir insandı, o da hata yapabilir. Kur'ânda var mı, sen ondan haber ver."
Evet doğru. Peygamber de bir insandır, onlardan da zelle sâdır olabilir. Ancak hiç bir peygamber hata üzere devam ettirilmez. Anında Cenâb-ı Hakk tarafından ikâz olunurlar.
Peygamber Efendimiz bir mesele ile karşılaştığı zaman, önce Cenâb-ı Hak'tan gelecek olan vahy-i zahiri bekler. Bu, âyet-i kerime, hâdls-i kudsi veya hâdis-i şerif seklinde olabilir. Vahy-i zahir gelmeyecek olursa, kendi içtihadıyla amel eder. Eğer içtihadında bir zelle sadır olursa, ânında ikâz olunur. Dolayısıyla yapmış olduğu içtihatları, bizzat Cenâb-ı Hak tarafından tasdik olunmuş olur. {Mir'at'il Usul fi Şerhi Mirkati'l Vusul)
Asırlar önce aynı sual, İmrân bin Husayn'a da sorulmuştu. Onun cevâbı ise şöyleydi:
"Sen son derece ahmak birisin. Kur'ân-ı Kerim'de, beş vakit namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceğini görebiliyor musun? Kitâbullah bunlan farz kılmış, Rasûlullah ise tefsir etmiştir." (Es-Sûnnet Kable't-Tedvin 57)
Ayrıca, dinimizdeki bütün hükümleri Kur'ân-ı Kerîm'de bulma gayreti içine girip, Kur'ân kendisine indirilmiş olan zâtın tatbikatına nazar etmekten kaçınmak, bir binayı tek direk üzere oturtmaya benzer. Halbuki Kur'ân-ı Kerim ile hadîslere baktığımızda, her ikisini de aynı yerde buluyoruz. Her ikisi de vahiy. Aralarındaki fark; Cebrail (a.s)'in tilâvetiyle olana Kur'ân-ı Kerîm, Cebrail (a.s.)'in işaretiyle olana hadîs-i kudsî, Cebrail (a.s)'in vâsıtası olmadan, Allah'ın ilhâmıyla peygamber efendimize zahir olana da hadis-i şerif diyoruz.
Böyle sualler ile, insanların kafasını karıştırıp, itikadına leke getirmek isteyenlerin çıkacağını Rasûlullah biliyor ve bir mucize olarak bunu haber veriyordu:
"Benim sözlerimden bir söz rivayet edilirken, koltuğuna yaslanıp şöyle söyleyen bir adamın çıkması yakındır: Önümüzde Allah (c.c)'ın kitabı var. Onda helâl olarak bulduğumuzu helâl, haram olarak bulduğumuzu da haram kabul ederiz. (Yâni başka bir şeye lüzum yok) Ey ümmetim size söylüyorum! Dikkat edin ve gözünüzü açın, Rasûlullah'ın haram kıldığı Allah'ın haram kıldığı gibidir." (İbn-i Mace 1/5)
Ayrıca, dinimizdeki bütün hükümleri Kur'ân-ı Kerîm'de bulma gayreti içine girip, Kur'ân kendisine indirilmiş olan zâtın tatbikatına nazar etmekten kaçınmak, bir binayı tek direk üzere oturtmaya benzer. Halbuki Kur'ân-ı Kerim ile hadîslere baktığımızda, her ikisini de aynı yerde buluyoruz. Her ikisi de vahiy. Aralarındaki fark; Cebrail (a.s)'in tilâvetiyle olana Kur'ân-ı Kerîm, Cebrail (a.s.)'in işaretiyle olana hadîs-i kudsî, Cebrail (a.s)'in vâsıtası olmadan, Allah'ın ilhâmıyla peygamber efendimize zahir olana da hadis-i şerif diyoruz.
Böyle sualler ile, insanların kafasını karıştırıp, itikadına leke getirmek isteyenlerin çıkacağını Rasûlullah biliyor ve bir mucize olarak bunu haber veriyordu:
"Benim sözlerimden bir söz rivayet edilirken, koltuğuna yaslanıp şöyle söyleyen bir adamın çıkması yakındır: Önümüzde Allah (c.c)'ın kitabı var. Onda helâl olarak bulduğumuzu helâl, haram olarak bulduğumuzu da haram kabul ederiz. (Yâni başka bir şeye lüzum yok) Ey ümmetim size söylüyorum! Dikkat edin ve gözünüzü açın, Rasûlullah'ın haram kıldığı Allah'ın haram kıldığı gibidir." (İbn-i Mace 1/5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.