Yüz elli yıldır hak etmeyi düşünmeden istedikçe istiyoruz |
Televizyonu var; video da istiyor. Çamaşır makinesi var; tam otomatiğini istiyor. Evde dört kişiler; bulaşık makinesi istiyor. Arabası olsun istiyor; arabası varsa, daha lüksünü istiyor ve içinde telefonu da olsun istiyor.
Sövüyor, sayıyor, yalan yazıyor, değiştiriyor, işine gelmeyen doğruyu yazmıyor, yoka indiriyor; hatta tersyüz ediyor ve özgürlük istiyor.
Konusunu umursamıyor, yapması gerekeni yapamıyor, sorumluluklarını rafa kaldırmış, sınırlarını çiğneyip geçmiş, bambaşka orkestralarda başka tellerden çalıyor ve özerklik istiyor.
Kimlerdir bunlar; kişilerdir, kurumlardır, kuruluşlardır, örgütlerdir; boyuna istiyor, istiyor, istiyorlar. Gerekçe de hazır ve hep aynı: Batı'da var, Batı'da böyle. Onda var, bende neden olmasın!
Alınanlar olacak. Kızanlar olacak. Belki de suçlayanlar olacak. Biliyorum. Fakat, gene de, üstüne basa basa söyleyeceğim: Biz, yüzelli yıldır, hak etmeyi düşünmeden, öyle bir endîşeyi zerre kadar duymadan, hak etmek için kılımızı bile kıpırdatmadan boyuna istiyoruz, sâdece isteyen insanlar yetiştiriyor ve isteklerini üretiyor, türetiyor, kışkırtıyoruz.
Çâresi; biz önce hak etmeyi düşünmeliyiz. Hak etmeden istememeliyiz. Hakkımıza göre yaşamayı öğrenmeliyiz.
Evet, önce hak etmek endişesi ve çabası. Tek tek de, millet olarak da kalmanın, şerefli kalmanın bırakılmaz şartı budur. (Tarık BUĞRA)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.