İslam Dini'nin hak tarikatlarından ikisi hariç diğerlerinin tamamı sonlandı |
Hal böyle olduğu halde bazı zevat, bu gerçeği kabul edemeyip yollarını devam ettirmek istedi. Bunların tamamı icazetsizdir. İcazet yazılı olarak verilir. Laf ile rüya ile icazet olmaz. Devrin müceddidi seçimle, oyla, tasdikle belirlenmez. Üç yüz-Beş yüz kişinin yada üç beş bin kişinin bir araya gelip de müceddid seçtiği nerede görülmüş? Bu bile bir sahtekarlık. Allahü Teala ruhlar aleminde bütün insanları yarattı. Bunların içinden peygamberlerini seçti ve peygamberlerinden de sahabelerini ve mürşidlerini seçmelerini istedi. Bütün bunlar orada, ruhlar aleminde tayin olundu.
Sırası gelene hem divan-ı salihin'de manevi yetki verildi hem de zahirde bir önceki mürşid izin ve icazetname verdi. Hiç bir hak müceddid birilerinin seçimleri ile gelmedi. Zahirde fitne çıkmasına mani olmak için Hz. Ali efendimizden itibaren şeyhlere yazılı icazetname vermek adet oldu ve bu adet hep tatbik edildi.
Kişinin icazetini sormak, araştırmak edepsizlik, hainlik, münafıklık olamaz. Olsa olsa şuurlu bir mü'min olmanın alameti olur.
Kendisini kesecek cerrahın icazetli/diplomalı olup olmadığını anlamak ne kadar doğal ve gerekli ise, tâbi olacağı kişinin icazetli olup olmadığını anlamak/sorgulamak o kadar doğal ve gereklidir.
Herkes herkese icazetini sorabilir. Herkes herkesin her fetvasının şer'i delillerini sorabilir. Sormalıdır. Soranlar değil sormayanlar vebal altındadır.
Bir kimsenin, “Bizim böyle bir iddiamız yoktur, bizi sevenlerin, dostlarımızın böyle bir yakıştırmaları aslâ bizi bağlamaz, biz cemaatimize ve bizi sevenlere sadece dinî sohbetlerde bulunuyoruz" dedikten sonra bile hala daha mürşidlik iddiasına devam etmesi, geçtik hakiki tasavvuf ehli kişiler olmalarını, bir çok ehli sünnet düşmanı kimseleri büyük mutasavvıflarmış gibi bir toplantıda buluşturup bunlara kendini müceddid ilan ettirmesi ÇOK ÇİRKİN BİR HAREKETTİR.
Hele hele bu toplantının arka planında Jet Fadıl denen Müslüman dolandırıcısı şahsiyetsiz adamın bulunduğunun ve bu toplantının bile bir sömürüye alet olduğunun görülmesi de ÇOK ÇOK ÇİRKİN BİR HAREKETTİR.
Yine birilerinin çıkıp da hiç bir şer'i esasa dayanmadan "Çarşaf-ı şerif farzdır." demesi ve hiç bir ikazı, uyarıyı kaale almaması, bağlılarına dünyevi tahsili, sanatları terk ettirmesi, mutaasıb bir hareket tarzı ile "Medrese... Gerisi vesvese..." demesi de HİÇ HOŞ KARŞILANAMAYACAK BİR HAREKET TARZIDIR.
Tüzüğü diğer partilerden hiç bir fark göstermez iken ve İslam dininde bilen bilmeyen herkesin seçme ve seçilme hakkı katiyyen yok iken, kadınların seçme seçilme hakkını geçtik, erkeklerin ezici çoğunluğunun bile seçme ve seçilme hakkı yokken, tamamen küfür düzeninin bir partisi olan bir partiyi müceddid olduğu iddia olunan zatın tutup da bağlılarına İslami parti diye tanıtması ve "Erbakan bizim emirel mü'minimiz. Ona biat ettik." demesi ise gülünüp geçilecek bir hareket tarzıdır. Denilecektir ki "O partinin tüzüğü küfrün tüzüğü olabilir ama onun içinde Müslümanlar var." Biz de deriz ki diğer bunca partinin içinde Müslümanlar yok muydu?/Yok mu?
Bu kadar bariz ve çok vahim sonuçlar doğuran hataları geçtik müceddid olan bir zatın yapmasını, İslam dinini doğru bir şekilde anlamış ilim talebesi bile yapmaz...
Artık Türkiye Müslümanları, kendilerini geri bırakan, mücadelelerini heba eden, başarılarının önüne set olan her engeli silip atmalıdır. Her hususu ve her şahsı, şer'i hükümlerle ve edep ile irdeleyip araştırmalı ve her hareketini bilinçli olarak yapmalıdır. Bu gün Kadiri ve Nakşi hariç diğer bütün hak tarikatlar sonlandılar ve bu iki yol da bir kişide yani Süleyman Hilmi Tunahan(k.s.) birleşti. Kıyamet sabahına kadar da tasavvuf üveysilik ile onda olacak...
Cübbli Ahmed Hoca'ya şeyhi Mahmud Efendi'nin icazetnamesi soruldu ve Cübbeli ancak laf kalabalığı yaptı... Hiç de yakışmadı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.