Suriye'nin öz evlatlarının ESAD'a baş kaldırdığı falan yok, Suriye'li olmayan silahlı teröristler, paralı askerler var. |
Halep’te kan gövdeyi götürüyor. Muhalif denilen çeteler Halep’in sokaklarına girdiler, devletin askerleri ile çatışıyorlar. Yani Halep’te Halep’in bizzat kendi halkından silaha sarılan hemen hemen yok gibi.
Russia Today televizyonuna konuşan El Haber Televizyonu’ndan Halepli gazeteci Sarkis Keserciyan, “Geçtiğimiz akşam isyancılar hükümet binalarına, polis ve istihbarat merkezine saldırdılar ancak başarılı olamadılar. Suriye ordusu bu saldırıya cevap verdi” diyor.
Bir hafta önce AP’ye konuşan Muhammed Said adlı bir muhalif, Özgür Suriye Ordusu’nun kırsal bölgelerden iki bin militanın kente sokulduğunu söyledi.
Muhalif komutanlardan Ebu Haşiş’in söyledikleri ise tam ibretlik: “Halep’te bulunan muhaliflerin de sorumluluğu paylaşması gerekiyordu. Halep’in de ayaklanmaya katılması gerekiyordu. Ama katılmadılar. Devrimi onlara mecburen getirmek zorunda kaldık!” Yani Halep’i kana bulayan cellâtlar bir de itiraf ediyorlar “Ne yapalım Halepliler devrime destek vermedi, biz de geldik her tarafı kana buladık!”
Şu anda kaç kişinin öldüğü belli değil. Ama belli olan bir şey var: Suriye’nin en huzurlu şehrine “devrim getiren” eli kanlı çeteler buranın da yerler bir olmasına zemin hazırladılar.
Başbakan Erdoğan tam da bu kanlı günlerde şu açıklamayı yapıyor: “Temennim odur ki rejim, Halep’te de gereken cevabı inşallah Suriye’nin öz evlatlarından alsın.”
Suriye’nin öz evlatları!
Kimmiş bu Suriye’nin öz evlatları? Çeteler, Suriye’nin öz evladı oluyor da bu çetelere destek vermeyenler öz evlat olmuyor mu?
Daha vahim bir evlat hikâyesi anlatayım.
Suriye devlet televizyonları hemen her akşam çatışmalarda yaralı ve sağ olarak ele geçirilen teröristlerin kimliğini aktarıyor. Yakalananlar arasında Suudi Arabistanlı, Tunuslu, Ürdünlü, Libyalı hatta Ganalı Nijeryalı paralı askerler var.
İyi de bunlar mı Suriye’nin öz evladı?
Tunuslular, Suudiler, Ganalılar mı?
Türkiye’nin gözü kararmış durumda. Aldığı emri yerine getirmenin telaşı içinde kan kokan cümlelerle konuşuyor. Diktatör rejimlerin devrilmesi için yapmıyorlar bütün bu rezillikleri.
Amerikan yanlısı olan diktatör rejimler kalsın, Amerikan yanlısı olmayan diktatör rejimler gitsin. Olay bu!
İndependent gazetesinin yazarı Robert Fisk bu gerçeği sokuyor batının gözüne. Diyor ki;
“Batının gerçek hedefi Esad’ın vahşi rejimi değil, İran ve onun nükleer silahları.
Diktatör Katar ve Arap dünyasının en kötü diktatörlüklerinden biri Suudi Arabistan’ın, Esad diktatörlüğünü devirmek amacıyla isyancıları silahlandırıp finanse ederken Washington’un, onlara karşı tek eleştiri sözü söylemediğini görüyoruz. Sadece birkaç yıl önce Bush Yönetimi, Müslümanları, Beşar’ın işkencecileri onların tırnaklarını sokup bilgi elde etsinler diye Şam’a gönderiyordu. Batılı büyükelçilikler, tutuklulara eziyet edenlere kurbanlara sorulacak soruları iletiyorlardı. O zaman Beşar, bilirsiniz, bizim göz bebeğimizdi.”
Bir gâvur gazeteci bile insafa geldi ve Batının amacı Suriye değil, İran’ın yok edilmesi. Dolayısıyla İsrail’in güvenliği!”
Suriye’nin öz evlatları işte bunun için savaşıyor sayın başbakan!
Bizi dinlemiyorsunuz bari gavur gazeteciyi dinleyin.
Ha bu arada:
Sizin öz evlatlarınızın durumu hayli kötü Halep’te. Patır patır dökülüyorlar.
Siz bu yazıyı okuduğunuzda çoktan tabanları yağlamış olacaklar.
Muharrem BAYRAKTAR, 1 Ağustos 2012 / YENİ MESAJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.