7 Ağustos 2012 Salı

Bu günkü savaşların ve acıların en büyük sebebi; Osmanlı Devleti'nin tasfiye edilmesi

Bu günkü savaşların ve acıların en büyük sebebi; Osmanlı Devleti'nin tasfiye edilmesi
Bu günkü savaşların ve acıların en büyük sebebi; Osmanlı Devleti'nin tasfiye edilmesi
Onların Zaferi, Bizim Hezimetimiz

Birinci dünya savaşından sonra Osmanlı imparatorluğunun çok kötü şekilde tasfiyesi bugünkü fitne ve fesatların, nifak ve şikakların, anlaşmazlıkların, savaşların, çekişmelerin sebebi olmuştur.

Emperyalist
ve sömürgeci devletler Müslümanları böldüler ve üçüncü dünya savaşına zemin hazırladılar.

Osmanlı devleti bir federasyon şeklinde devam etmiş olsaydı bugünkü kopukluklar, kötülükler, kıtaller olmayacaktı.

Filistin'de bir Yahudi devleti olmayacaktı.

Sınırları rasgele çizilmiş, bağımsız Irak, Suriye, Lübnan vs. devletler olmayacaktı. Avrupa Birliği gibi Müslüman Ülkeler Birliği (MÜB) olacaktı.

Müslümanların müşterek parası olacaktı.

Müslümanlar büyük İslam vatanında pasaportla seyahat etmeyecekti.

İslam dünyasının başında bir halife olacaktı.

Osmanlı devletinin yıkılması, en fazla Filistin halkı için zararlı ve kötü olmuştur.

"El-isti'mar el-Osmaniyye..." (Osmanlı sömürgeciliği) diye söylenip duran Arap milliyetçisine soruyorum:

Osmanlı isti'marı mı daha kötüdür, İsrail isti'marı mı?

Kaldı ki, Osmanlı sistemi bir sömürgecilik değil, bir Milletler Birliği'ydi.

Osmanlının yıkılması sadece Müslümanlar için değil, Ortadoğu Hıristiyanları için de felaket olmuştur.

Sultan Abdülhamit zamanında Anadolu'da milyonlarca Rum ve Ermeni yaşıyordu. Ne oldu onlar? Silindiler...

Osmanlı, Müslümanlar için en iyisiydi, gayr-i Müslimler için (onlara göre) ehven-i şerreyndi ve mutlaka tercih edilmesi gerekirdi.

İttihatçılar kötüydü ama Osmanlı kötü değildi.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan barış anlaşmaları barışı katl etmiştir.

Şu anda üçüncü dünya savaşının ayak sesleri duyuluyor.

Kadir Mısıroğlu beyin dediği gibi Lozan Müslümanlar için bir zafer değil, bir hezimet olmuştur.

Lozan Sebataycıların, Kriptoların, İslam ve Müslüman düşmanlarının zaferi, Ehl-i İslam'ın hezimetidir.

Lozan'ın gizli protokollerinde şu maddelerin bulunduğu rivayet edilmektedir:

1. Hilafet kaldırılacak ve Türkiye İslam dünyası ile ilgilenmeyecektir... 2. Şeriat kanunları kaldırılacaktır... 3. Türkiye İslam ile bağlarını tamamen kopartacak, bunu yapamazsa İslam'ı emperyalist devletlerin istediği şekilde tahrif ve tağyir edecek, yani dinde reform yapacaktır... 4. Türkiye halkı, bin yıllık İslamî kimlik ve kültüründen uzaklaştırılacaktır... 5. Müslüman kadınlar açılarak uygar hale getirilecektir...

1920'li, 30'lu, 40'lı yıllarda Sovyetler Birliği'ndeki İslam ve Müslüman düşmanı faaliyetlere paralel olarak Türkiye'de de yoğun ve genel dinsizlik faaliyetleri ve icraatı sergilenmiştir.

İslam medreseleri, tasavvuf tekkeleri kapatılmış, nice ulema ve fukaha idam edilmiştir. Yüz yıllar boyunca birlikte yaşamış İslam ülkeleri, birbirilerinden Moğolistan ile Venezuela kadar uzaklaştırılmıştır.

Uzun yıllar boyunca Türklerin hacca gitmesi yasaklanmıştır.

Türkiye'de güç Sebataycılara, Kriptolara, egemen azınlıklara verilmiştir.

Suriye'de güç, halkın yüzde 10'nunu oluşturan Nuseyrîlere verilmiştir.

Osmanlı devleti zamanında Müslümanlar Bağdat'a, Şam'a, Kudüs'e, Mekke ve Medine'ye, Basra'ya, Beyrut'a, Amman'a, Cidde'ye, Sana'ya, Trablusgarp'a ve diğer bilad-ı İslamiyeye pasaportsuz gidiyorlardı.

İstanbul'daki Meclis-i Meb'usan'da şu anda birbirinden kopuk olan, ondan fazla İslam ülkesinin meb'usları (milletvekilleri) bulunuyordu.

Osmanlının hataları yok muydu? Olmaz olur mu? Lakin bilgelik ve feraset Osmanlı sisteminin ve birliğinin desteklenmesini tavsiye ediyordu.

Çünkü: Def'-i mefsedet celbi-i menafi'den evladır... Yani fesatlı ve kötü şeylerin uzaklaştırılması, bazı menfaatlerin elde edilmesinden önce gelir.

Son devir Osmanlı sadrazamlarından (başbakanlarından) Mısırlı Said Halim Paşa "Benim vatanım şeriat ahkâmının icra edildiği yerdir" mealinde bir söz etmişti. Parçalanan Müslümanlar sûrî, şeytanî ve yalancı bir hürriyet elde etmişlerdi ama şer'i hürriyeti yitirmişlerdi.

Artık kader yayları gerilmiş ve kaza-i mübrem okları, atılmaya müheyya halde beklemektedir.

Lozan zafer mi, hezimet mi, pek yakında apaçık bir şekilde anlaşılacaktır.

Onlar için zafer, biz Müslümanlar için hezimet...

Mehmet Şevket Eygi
Gazeteci-Yazar
5 Ağustos 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin bağlıları (Süleymancılar) hangi partiye oy verecek? | Hangi parti tercih edildi? | Mehmet Fahri Sertkaya (video)

Cemaat merkezi ( Muhterem Alihan Kuriş Beyağabey ) kararını açıkladı: KESİNLİKLE OY YOK! Kesinlikle AKP'ye ve MHP'ye oy ve...